Polip

POLİP NEDİR ?

Polipler rahim iç dokusunun aşırı çoğalması ve kalınlaşması sonucunda oluşan hareketli oval kitlelerdir. Kötü huylu olma oranı çok düşüktür. Rahim içindeveya rahim ağzında bulunabilirler. Her iki durumda da ara kanama, aşırı kanama, lekelenme tarzında kanama veya cinsel temas sonrası kanamalara neden olabilirler. Rahim ağzı polipleri normal jinekolojik muayenede gözle direkt olarak görülebilirler. Rahim içindeki poliplerin tanısı daha güç olup dikkatli bir vaginal ultrasonografi yapılmazsa gözden kaçabilirler. Rahim iç zarında kalınlaşma olması önemli bir ipucudur. Emin olmak için muayenehane ortamında rahim içine sıvı verilerek yapılan SHG tetkikinin yapılması en pratik yoldur. Aternatif yöntem olarak Histeroskopik inceleme kullanılabilir.

Tedavide polipin dibinden tutularak kopartılması veya kesilmesi işlemi yapılır. Rahim ağzındaki poliplerin çıkartılması daha basit bir girişim iken rahim içindeki poliplerin histeroskopik olarak çıkartılması daha uygundur.

Pap Smear

PAP SMEAR NEDİR ?

Rahim ağzı hastalıklarına karşı bir önlem olarak yapılması gereken bir testtir. Cinsel yönden aktif her kadının yılda bir kez yaptrması önerilir. Jinekolojik muayene pozisyonunda rahim ağzından alınan akıntı bir cam üzerine sürülerek patoloji uzmanına inceleme için gönderilir. Ağrısız bir işlemdir. Rahim ağzı kanserlerinin erken dönemde tanısında son derece faydalıdır.
Erken dönemde yakalanan kanserlerde tedavi şansı % 100 olup yaşamı tehdit eden bir artık kalması söz konusu değildir. Rahim ağzı kanserleri belirti veriip kanama düzensizliklerine yol açacak kadar ilerledikten sonra tedavi başarısı son derece düşüktür. Bu nedenle test erken teşhiste hayat kurtarıcıdır.

 

Myom

MYOM NEDİR ?

Myom rahmin en sık görülen iyi huylu hastalığıdır. Her 4-5 kadından birinde bulunur. Rahmin normal dokusunun sertleşmesi ve bir odak halinde başlayarak giderek büyümesi sonucunda ortaya çıkar. Farkedilmesi genellikle en az 1 cm büyüklüğe ulaşması ile olur. Rahmin iç duvarında, ortasında veya dış duvarında olabilirler. Rahmin iç duvarında olan myomlar çok küçük olsalar bile belirti verirler. Rahim iç duvarında olan myomlar genellikle kanama düzensizlikleri, aşırı kanama, adet kanamasının uzun sürmesi şeklinde şikayetlere neden olurlar. Rahim ortasında olan myomlar genellikle birkaç cm büyüklüğe ulaşıncaya kadar sessiz kalırlar. Bu büyüklüklere ulaşınca kanamalarda artışa, ara kanamalara ve uzun süren kanamalara neden olurlar. Rahim dışına doğru büyüyen myomlar genellikle sorun yaratmazlar. Bu nedenle ancak çok aşırı büyüdükleri zaman makata ve idrar kesesine baskı yaparak bu organlara ait şikayetlere neden olurlar.

Tanıda ultrason en önemli yöntemdir. Myomun yeri, büyüklüğü, şekli kolaylıkla görülebilir.

Tedavide ilaçların eyri yoktur. İlaçlar ancak geçici bir süre kanamaları kontrol etmede fayda sağlarlar. Progesteron en sık kullanılan hormon preparatıdır. Cerrahi tedavide sadece myomların çıkartılmasına myomektomi, rahmin çıkartılmasına ise histerektomi denilir. Total histerektomide rahmin tamamı, subtotal histerektomide ise rahmin gövde kısmı çıkartılır.

 

Osteoporoz

Osteoporoz nedir?
Menapozla ilgili olarak en çok bilinen ve endişe edilen bir durumdur. Osteoporos kemiklerdeki erimeyi, daha doğru bir ifade ile de kemik doku yoğunluğundaki azalmayı tarif eder.

Osteoporozkemiklerin”kütlece azalması” demektir; osteo (kemik) ileporoz (delikli) kelimelerinin birleşmesinden oluşur.

Halk arasında ise osteoporoz, “kemik erimesi” olarak geçer.

Osteoporoz nasıl oluşur?
Kemiğe direncini veren maddelerin özellikle de kalsiyumun kemikten uzaklaşması ile osteoporoz oluşur. Kemik azalmasının şiddeti arttıkça kemik kırılganlığı da artmaktadır.

Osteoporoz ciddi bir hastalıktır.

Osteoporoz ne tür şikayetyapar?

Aslında kemik erimesinin başlangıcında hastada hiçbir şikayet olmayabilir. Ancak hastalık ilerledikçe kemik dokusunun direnci geri dönüşü olmayacak bir şekilde azalmakta ve kemiklerde yaygın ağrılar ortaya çıkmaktadır.
Osteoporozun ileri dönemlerdeki komplikasyonu ise fraktürler yani “kemiklerdeki kırıklar”dır.

Osteoporozda kemik kırıkları ne sıklıkta olur?


50 yaşın üzerinde her 8 kişiden 1′ inde osteoporoza bağlı omurga kırığı gelişmekte olup bu oran yaş ile birlikte artmaktadır. Kalça kırığı 70 yaşın üzerindeki her 3 kadından ve her 9 erkekten 1′ inde görülen önemli bir sağlık problemidir. Osteoporotik kırıklar olarak tanımlanan kırıklar; el bileği, omurga ve kalça kırıklarıdır.

Bu kırıklar kişinin fiziksel, psikolojik ve sosyal durumu ile sağlıkla ilgili yaşam kalitelerini olumsuz olarak etkilemektedir

Osteoporozda kadınlar daha sık etkileniyor…
Osteoporozdan etkilenen insanların % 80’i kadınlardır. Kadınlarda daha sık rastlanan “Romatoid artrit ” gibi iltihaplı romatizmaların varlığı ya da kortizon, tiroksin gibi ilaçların kullanımı halinde osteoporoz riski artmaktadır.

Erkek osteoporozu da özellikle son yıllarda klinik tıpta önemli bir sorun olarak görülmektedir. Tüm vertebra korpus kırıklarının % 14’ü ve yine tüm kalça kırıklarının % 25-30’u erkeklerde görülmekte ve önemli bir oranda hastalık ve ölüm nedeni olabilmektedir.

 

Menopoz

MENOPOZ NEDİR ?

Menopoz kelime anlamı olarak adet görme döneminin sona ermesidir. Aslında tıbbi olarak adet görmemeyi de içeren bir dönemi adlandırmada kullanılan bir tanımlamadır.

Tek başına adet görememe durumu (örneğin: erken yaşlarda rahmin alınması sorası oluşan durum) kelime olarak menopoz anlamına gelse de aslında gerçek menopoz da ortaya çıkan ateş basması-terleme-kemik erimesi vb. bulguları içermediğinden gerçek bir menopoz tablosu değildir. Çünki yumurtalık fonksiyonları devam etmektedir.

Menopoz’un asıl nedeni yumurtalık fonksiyonlarının ortadan kalkmasıdır. Bu durum kendini adet kanamasının kesilmesi ile birlikte ortaya çıkan ateş basması, terleme, sıkıntı hissi, kadınlık fonksiyonlarının sona erdiği duygusu, depresyona eğilim şeklinde belli eder. Bu belirtiler kadın tarafından hissedilen grubu oluşturur. Bu belirtilerin dışında menopoza giren her kadında kemik erimesi (osteoporoz) gibi derinden ilerleyen sorunlar söz konusudur. Rahim tabanında oluşan gevşemelerin sonucunda bazı kişilerde idrar kaçırma, rahimde sarkma ortaya çıkar.

Menopoz yaşı kişinin genetik özelliklerine, madde bağımlılığına, kullandığı ilaçlar göre değişebilir. Ülkemizde ortalama menopoz yaşı 48 yaş civarıdır. 35 yaştan önce görülen menopoza prematür menopoz adı verilir. Menopoz ne kadar erken başlarsa osteoporoz açısından risk o ölçüde artar.

Menopoz tanısında FSH ve LH adı verilen hormonların düzeyi ölçülür. Bu hormonların 20 civarında veya üzerinde olması menopozu düşündürür. Bazen bu dönemde hormonal oynaklık artar ve şaşırtıcı olabilir. Bir kişinin menopoza girmiş olduğunu kesin olarak söyleyebilmek için son adet kanamasının üzerinden en az 1 yıl geçmiş olması gereklidir.

Menopoz döneminde rahim içi zarı kalınlığı incelir, 2 tabakanın toplam kalınlığı 5 mm’nin altındadır. Vajen kurulaşır, cinsel ilişki güçleşebilir. Cinsel isteksizlik olabilir.

Menopozda olan kanamalarda mutlaka biopsi alınmalıdır. Kanamaların büyük çoğunluğunda önemli bir sorun saptanmasa da yaklaşık % 10’unda habis tümörler söz konusu olabilir.

Menopoz tedavisinde genellikle östrojen ve progesteron hormonları, bazende benzer işleve sahip hormonların verilmesi gerekir. Bu tedavilerin sakıncasızca verilebilmesi için bazı kan tetkiklerinin ve mamografi-meme ultrasonografisi gibi tetkiklerin yapılması ön koşuldur.

Kemik erimesi (osteoporoz) tedavisinde kemik erimesini önleyici ilaçlar hormonal tedavi desteğinde veya yalnız başlarına kullanılabilirler.

İlişkide Ağrı

Cinsel ilişkide ağrı hissedilmesinin en sık karşılaşılan nedenleri şunlardır:

  1. Vajinal enfeksiyonlar: cinsel aktif yaşlarda görülür. Akıntı ve kaşıntı gibi belirtiler verir.
  2. Vajinal darlık: İlk cinsel ilişki denemelerinde ortaya çıkar. Cinsel ilişki hiç gerçekleşemeyebilir veya çok travmatik olarak gerçekleşir.
  3. Vajinal kuruluk: Genellikle menopoz döneminde görülür. Hormonal aktivitenin azalmasına bağlıdır.
  4. Endometriosis: Rahim içini döşeyen endometriumun rahimin dışında bulunmasıdır. Özellikle rahmin arka bağları ile makat arasındaki bölgelerdeki odaklar cinsel ilişki sırasında ağrıya neden olurlar.
  5. Adenomyosis: Endometriumun rahim duvarı içine yerleşmesi durumudur.
  6. Psikolojik nedenler: Aşırı korku, cinsel deneyimsizlik söz konusudur.

Bu faktörlerin dikkatli bir jinekolojik muayene ile teşhis edilmesi mümkündür. Tedavinin nedene yönelik olarak planlanması uygundur.

 

İdrar Kaçırma Mini Sling Ameliyatı

Üriner inkontinans (idrar kaçırma) kadınlarda yaşam standardını bozan sosyal ve kişisel yaşamını konforunu etkileyen ciddi bir sorundur.

İdrar kaçırma şikayetinden çekindikleri için genellikle bayanlar hekime bahsetmez veya bu nedenle hekime başvurmayı ertelerler.

Üriner inkontinans görülme sıklığı % 29; ciddi üriner inkontinans sıklığı % 7 olarak bildirilmektedir.

Tipleri:

Stress Üriner İnkontinans: Egzersiz,koşma,öksürme,hapşırma gibi karın içi basıncının arttığı durumlarda oluşan idrar kaçırma durumudur.

Urge Üriner İnkontinans: İdrar hissi gelir gelmez tuvalete yetişemeden istemsiz idrar kaçırma durumudur.Bu durum genellikle aşırı aktif mesane denilen mesanedeki kasların (Detrussor kas) düzensiz ve sık kasılması nedeniyle oluşmaktadır.

Mikst (Kombine) İnkontinans: Aynı hastada hem stress hem de urge inkontinansın birlikte olması durumudur.

Overflow (taşma) İnkontinansı: Mesane sinirlerinin harabiyeti (özellikle Diabetik hastalarda görülür) veya omurilik lezyonlarına bağlı olarak görülen, mesanenin kasılma ve idrarı boşaltma fonksiyonunda bozulması sonucu mesanenin taşması sonucu oluşan idrar kaçırma şeklidir.

Risk faktörleri:Obesite (şişmanlık),Yaş,Doğum sayısı,kronik kabızlık,sigara ve pelvik organlarda sarkmadır.Özellikle urge inkontinans açısından aile öyküsü.

Sezeryanla doğum önemli ancak tamamen koruyucu değildir.

TEDAVİDE;

Sigaranın bırakılması,kilo verilmesi önemlidir.

Ace inhibitörleri,alfa bloköeler,antikolinerjikler,diüretikler,lityum,sedatifler gibi Hipertansiyon ve psikiyatriye yönelik bazı ilaçlar urge inkontinansa sebep olabilir.Gözden geçirilmelidir.

Diabet varsa kontrol altına alınmalı ve kan şekeri düzenlenmelidir.

İdrar yolu enfeksiyonu varsa tedavi edilmelidir.

Günde 6-8 bardak su içilmelidir.

Mesane alışkanlıkları ve sıvı alımının düzenlenmesi önemlidir.

Urge inkontinansta daha çok medikal (ilaçla) tedavi ön plandadır.

Ayrıca pelvik taban kaslarını güçlendirici egzersizlerin (Kegel egzersizi gibi); menapozlu hastalarda vajinal atrofi için kullanılan estrojen preparatları faydalı olabilir.

STRESS ÜRİNER İNKONTİNANSIN TEDAVİSİNDE EN BAŞARILI YÖNTEM CERRAHİDİR.

Cerrahide çeşitli yöntemler karından açık veya laparoskopik yöntemle yapılan BURCH operasyonları,Vajinal yolla yapılan çeşitli Sling ve transvajinal tape uygulamaları gibi yöntemledir.(TVT-TOT vb)

Son yıllarda MİNİ-SLİNG denilen yöntem daha az girişimsel olduğundan oldukça revaçta olup sonuçları da oldukça başarılıdır.

BU yöntemde vajinada 2-3 cm lik bir kesi yapılarak üretra altında destek oluşturarak açıyı düzelten ve üretra hipermobilitesini azaltan özel bir mesh( yama yerleştirilmektedir).

Ameliyat sonrası ağrının az olması,hastanede uzun kalış süresi gerektirmemesi, uygulamanın yüksek etkinliği nedeniyle MİNİ-SLİNG bizim de kliniğimizde en çok tercih etiğimiz yöntemler arasındadır.

Histeroktomi(Rahmin Alınması)

Total Histerektomi: Rahmin tamamının alınmasıdır. Kötü huylu kitlelerde mutlaka yapılması gerekli olan şekildir.

Subtotal Histerektomi: Rahmin boyun kısmı haricindeki ana gövdesinin alınmasıdır. Myom gibi rahmin iyi huylu kitlelerinde yeterli bir amelitay şekli olabilir. Rahim ağzında herhangi bir hastalık olmadığının Pap Smear denilen akıntı incelemesi ile önceden gösterilmiş olması gereklidir.

Vaginal Histerektomi: Rahmin tamamının dölyatağı (vajina) yolu ile çıkartılmasıdır. Karında ameliyat izi olmaması avantajdır. Rahim sarkması olan kişilerde tercih edilen bir tekniktir.

 

Endometriosis

ENDOMETRİOSİS NEDİR?

Endometriosis; üretkenlik çağındaki kadınları etkileyen ve nedeni tam anlaşılamamış bir hastalıktır. İsmini her ay adet kanaması sırasında gelişip dökülen ve uterus içini döşeyen doku olan endometrium kelimesinden alır. Endometrioziste endometrium benzeri doku uterus dışında, vücudun diğer bölgelerinde bulunur. Uterus dışındaki bu alanlarda endometrial doku gelişir. Bu büyümeler ağrı, kısırlık ve diğer problemlere neden olabilirler.

Endometrial büyümelerin karıniçinde en sık bulunduğu yerler; yumurtalıklar, yumurtalık kanalları, rahmin bağları, rahmin dış yüzeyi ve karın zarı arasıdır. Bazen bu gelişimler; karında yapılmış olan ameliyatların kesi yerinde, barsaklarda, mesane üstünde, vajina, serviks ve vulvada bulunabilir. Endometrial gelişimler karın dışında da; akciğer , kol, kalça ve diğer lokalizasyonlarda bulunabilir; fakat bunlar yaygın değildir. Endometrial gelişimler genellikle kanserli dokular değildir. Normal bir dokunun olması gereken yerlerin dışında bulunmasıdır. Tıpkı uterus içinde olduğu gibi endometrial gelişimler adet dönemi hormonlarına cevap verirler. Her ay doku çoğalır, dökülür ve kanamaya neden olur.

Rahmin içini döşeyen normal dokudan farklı olarak uterus dışındaki endometrial dokunun vücudu terketmek için bir yolu yoktur. Sonuçta; karın içine kanama, büyüme sonucunda gelişen doku ve kanın özellik değiştirmesi, etraftaki bölgelerde değişiklikler, ve sert bağ dokusu gelişir. Diğer komplikasyonlar büyümelerin lokalizasyonuna bağlıdır. Büyümeler patlayabilir (endometriosis yeni alanlara yayılabilir), eğer büyümeler barsakların içinde veya yanında ise yapışıklıklar gelişebilir, kanama veya tıkanma olabilir, idrar kesesi üzerinde ise idrar fonksiyonlarına mani olabilir veya diğer problemlere yol açabilir.

BELİRTİLER

Endometriosisin en yaygın belirtileri; adet dönemi öncesi ve sırasında ağrı (genellikle normal kramplardan daha şiddetli), seksüel aktivite sırasında veya sonrasında ağrı, kısırlık, aşırı veya düzensiz kanamadır. Diğer semptomlar; yorgunluk, ağrılı barsak hareketleri, periyotlar halinde alt karın ağrısı, ishal ve/veya kabızlık, ve diğer barsak bozukluklarıdır. Bazı endometriosisli kadınların hiçbir semptomu yoktur. Endometriosisli kadınların %30-40’ında infertilite görülür ve hastalığın ilerlemesine bağlı olarak ortaya çıkar.

Ağrının şiddeti büyümelerin hacim veya büyüklüğü ile ilgili değildir. Küçük büyümeler prostaglandin denilen bir maddenin üretiminde aşırı aktif ise belirtiler şiddetli gelişebilir. Prostaglandinler vücut tarafından üretilen, çeşitli fonksiyonları olan ve endometriosisteki semptomların nedeni oldukları düşünülen maddelerdir.

ENDOMETRİOSİS OLUŞUMU HAKKINDA TEORİLEREndometriosisin nedeni bilinmemektedir. Birçok teori ileri sürülse de hiçbiri tüm vakaları açıklayacak gibi görünmemektedir.

Adet kanamasının geriye akması sonucunda endometrial dokunun karın içine yerleşmesi, endometrial dokunun rahimden vücudun diğer bölümlerine lenf veya kan yolu ile yayılması, bazı ailelerin genlerinde taşınması ileri sürülen olası nedenlerdir.

 

TEŞHİS

Laparoskopi bulunmadan önce endometriosisin teşhisi kesin olarak konulamamaktaydı. Laparoskopi ayrıca büyümelerin yerlerini, hacmini, ve boyutlarını belirler, doktor ve hastaya daha fazla bilgi verir ve uzun vadede gebelik ve tedavisi için karar verdirir.

TEDAVİ

Endometriosis tedavisi yıllar boyunca değişmiştir fakat henüz kesin bir tedavi bulunamamıştır. Histerektomi (rahmin alınması) ve overlerin çıkarılması kesin tedavi olarak düşünülebilir.

Endometriosis ağrısı için çoğunlukla ağrı kesiciler reçete edilir. Hormonlarla tedavi yumurtlamayı olabildiğince uzun süre durdurmayı amaçlar ve bazen tedavi süresince ve tedaviden aylar hatta yıllar sonraya kadar endometriosisi remisyona sokar. Hormonal tedavi doğum kontrol haplarını, progesteron hormonu türevlerini, testosteron türevlerini (Danazol) ve GnRH agonistlerini içerir. Bazı kadınlar için hormonal tedavinin yan etkileri problem yaratabilir.

Gebeliğin sıklıkla geçici remisyon sağlaması ve uzun vadede hastalığın infertilite ile sonuçlandığına inanıldığından dolayı endometriosisli kadınlara sıklıkla gebeliği ertelememeleri tavsiye edilir.

Bununla birlikte endometriosis tedavisinde gebelik oluşturmak için çok sayıda problem vardır. Kişi, hayatındaki en önemli kararlardan biri olan “çocuk sahibi olma” konusundaki kararını henüz vermemiş olabilir. Çocuk sahibi olmak ve çocuk yetiştirmek için önemli olan (partner, mali geçim vb.) ögelere sahip olmayabilir.

Diğer faktörler gebelik sürecini daha da zorlaştırabilir. Endometriosisli kadınlarda dış gebelik ve düşük yapma hızı artmıştır ve bir çalışmada onların daha zor bir gebelik süreci ve doğum geçirdikleri bulunmuştur. Bu çalışma ayrıca endometriosiste ailesel geçiş ve bağlantıyı göstermiştir.Endometriosisli kadınların çocuklarında endometriosis riski ve buna bağlı sağlık problemleri artmıştır.

Organ koruyucu cerrahi –laparatomi veya laparoskopi ile implantları çıkartma ve tahrip etmeyi içine alır- yapılabilir ve bazı vakalarda semptomları giderip gebelik oluşmasına izin verebilir.

Laparoskopiyle yapılan cerrahi (operatif laparoskopi olarak adlandırılır) hızla büyük batın cerrahisinin yerini almıştır.

Radikal cerrahi olan histerektomi (rahmin alınması), tüm odakları ve yumurtalıkları çıkartma (sonraki hormonal stimülasyonu önlemek için) bazı kronik ve şiddetli endometriosis olgularında gerekli olabilir.

Ne şekilde tedavi yapılırsa yapılsın hastalığın tekrar aktive olma olasılığı menopoza kadar yüksektir. Menopozun hafif veya orta derecedeki endometriosisin sonu olduğuna inanıldığından postmenopozal kadınlarda yapılmış olan araştırmalar azdır.

 

ENDOMETRİOSİS HAKKINDA ÖĞRENDİKLERİMİZ

Endometriosis şüphesiz kadınları etkileyen en anlaşılmaz konulardan biridir. Zaman geçtikçe endometriosis hakkında daha çok şey öğrenilmekte ve bu bilgiler, şu an için çürütülmüş olan geçmişteki tahminleri yok etmektedir.

Önceleri endometriosisin çok genç kadınlarda görülmediği bilgisi verilmekteydi. Eskiden adolesan ve genç kadınların dismenoreye sessizce katlanmaları ve ağrı dayanılmaz boyutlara gelmedikçe pelvik muayene yaptırmamaları nedenli ortaya çıkmıştır. Ayrıca, geçmişte endometriosisin sıklıkla yüksek eğitim almış kadınları etkilediğine inanılırdı. Şimdi biliyoruz ki yüksek eğitim almış kadınların iyi medikal bakım almaları ve semptomların açıklamasını öğrenmek için daha inatçı olmaları bu bu inancın yerleşmesine neden olmuştur.

Diğer bir kabullenme de endometriosisin örneğin kanser gibi öldürücü bir hastalık olmaması nedenli onun ciddi bir hastalık olmadığıdır. Bununla birlikte, endometriosisli birçok kadın ile onların günlük hayatı hakkında konuşulduğunda; bazı kadınların hayatlarını nisbeten etkilemediği durumlarla bile birçok kadın ciddi ağrı, emosyonel stress çekmekte, normal aktivitelerini zamanında yapamamakta ve hastalık dolayısıyla parasal ve ailesel problemler yaşamaktadır.

 

Düzensiz Kanama

Adet kanamalarının düzensiz olması kadınlarda nadir olmayan bir durumdur. Çoğu kez neden hormonal düzensizliklerdir. Bunlara disfonksiyonel kanama adı verilir. Bazı durumlarda ise organik nedenler adı verilen hastalıklar söz konusudur. Bu nedenlerin başlıcaları myomlar, polipler ve enfeksiyonlardır.

Teşhiste öncelikle iyi bir öykü alınması, ardından detaylı bir ultrasonografi yapılması gerekir. Ultrasonografide rahim iç zarı kalınlığı, rahimde olabilecek kitleler, yumurtalık kistleri dikkatle değerlendirilir.

Hormonal nedenlerden şüphelenilen durumlarda detaylı hormonal inceleme yapılması uygundur. Hipofiz bezi-Tiroid bezi-Böbreküstü bezi-yumurtalıklar değerlendirilmeli, FSH-LH-E2-Progesteron-TSH-T3-T4-Prolaktin-Testesteron-17hidroksiProgesteron-DHEAS hormonlarından gerekli olduğu düşünülenler baktırılmalıdır.

Adet düzensizliği olan genç kadınlarda sadece izlem yeterlidir. Uygun koşullarda, bazen hormonal tedavi de gündeme gelebilir. Ancak kanamanın aşırı olması, kan düşüklüğüne neden olması veya uzun sürmesi halinde teşhis kürtajı yapılması uygundur. Bu işlemin bir diğer faydası kanamaya kaynak olan rahim iç zarı kürtaj ile temizlendiği için kanamanın işlemden hemen sonra durması veya lekelenme şekline dönüşmesidir.

İleri yaşlarda olan kanamalarda ise teşhis kürtajının daha sık kullanılması uygundur. Bu yaşlarda polip, myom görülme sıklığı artmıştır. Rahim iç zar kalınlığında artış olması bu tür hastalıkların görülme olasılığını arttırır. Alınan parça raporundaki tanıya göre, yapılmış olan tedavinin yeterli olup olmadığına karar verilir.