Rahim İçi Yapışıklıklar
Adet kanaması miktarının azalması
Kısırlık (%63 olguda)
Tekrarlayan düşükler
![]() Birleşme hataları içinde en sık görüleni septumdur. Septum (çatal rahim; rahim içi perde) rahmin bir duvar veya perde ile yukarıdan aşağıya doğru ikiye bölünmüş olmasına verilen isimdir. Derinliğine göre yani rahmin alt bölmesine ne kadar indiğine göre şiddeti (hafif, orta, derin) değişir. Neden önemlidir? Septum ön planda bir kısırlık (infertilite) nedeni olarak görülmemektedir. Özellikle septum düşük ve erken doğumlardan sorumlu olabilir. Önceleri sadece geç düşükler septuma bağlanırken bugün erken düşüklere de yol açabileceği kabul edilmektedir. Nasıl tanı konur? Tanı vajinal ultrason ile konabilir. Rahim filmi de tanıda yardımcıdır ancak septum ve bikornus ayırıcı tanısını yaptırmaz. Histeroskopi ile tanı kesinleşir. Tüplerin açıklık durumu değerlendirmek gerekmiyor ise rahim filmi çektirmiyoruz. Histeroskopi yaparken de laparoskopi yapılması için başka bir gerekçe yoksa uygulamıyoruz. Nasıl tedavi edilir? Septumun altın standart tedavisi histeroskopi ile kesilmesidir. Kesme işlemi makas, elektrik enerjisi veya lazer kullanılarak yapılabilir. En fazla kabul gören yöntem elektrik enerjisi ile septumun kesilmesidir. Deneyimli ellerde tedavi çok başarılıdır ve daha önce düşük ve erken doğum öyküsü olan kadınların %90’ında doğum ile sonuçlanan gebelik elde edilebilir. Kısa bir genel anestezi ile vajinal yoldan yapılan cerrahi sonrasında hastanede kalmak gerekli değildir. Komplikasyonları son derece az görülür. En önemlisi rahim ağzının genişletilmesi sırasında veya kesme işlemi sırasında rahmin delinmesidir. Bu olasılık deneyimli cerrahlar arasında pek görülmez. |
Ofis Histeroskopi Nedir?
Stres, bir kişinin herhangi bir olayı, korkutucu veya tehlikeli olarak algılaması sonucu oluşan durum olarak tanımlanabilir.
Stres sonuç olarak ,vücutta bazı organların aktivitelerinin artmasına neden olur.Bu hareketlilik, adrenal bezlerden salgılanan hormonların sinir sistemine yayılmasıyla oluşur. Akut stres,artan kalp çarpıntısı, kan basıncı ve solunum hızının yanında, yüzdesoluk bir görüntü ve ellerde terleme yapabilir.Kronik stres ise depresyona, bağışıklık sisteminde değişikliklere ve uyku düzeninde bozukluklara neden olur.
Stres Kısırlığa Sebep Olur mu?
İnfertilite’nin oldukça fazla stres yüklü bir deneyim olmasına karşın,stresin kısırlığa neden olduğunu söyleyecek çalışmalar yoktur.Nadir vakalarda, yüksek düzeydeki stresin, bazı kadınlarda hormon değişikliklerine ve düzensiz yumurtlamaya sebep oluğunu söyleyebiliriz Bazı çalışmalar da fazla stresin, kadınlarda tüp tıkanıklıklarına ve erkeklerde sperm üretiminin azalmasına neden olduğunu göstermiştir.
Kısırlık Stres Sebebi Olur mu?
Çalışmalar kısırlık tedavisi gören kadınların,kanser ve kalp ,gibi hayati rahatsızlıkları olan ve tedavi gören kadınlar kadar stres altında olduklarını göstermektedir.Üreme zorluğu çeken çiftler, her ay önce hamile kalma umuduyla,daha sonrada, gebeliğin gerçekleşmediği hallerde, hayal kırıklıkları ile kronik stres yaşamaktadırlar.
Kısırlık, Neden Strese Sebep Olur?
Kısırlık teşhisi konan bir çift vücutlarının ve yaşam planlarının kendi kontrollerinde olmadığını hissederler.Kısırlık, önemli bir yaşam amacı olan, anne- baba olma dürtüsünü tehlikeye düşürdüğünden, büyük bir kriz oluşturabilir.Bir çok çift yaşamlarını planlamaya alışıktır.Deneyimleri onlara, eğer bir şeyi çok ister ve çok çalışırlarsa elde edeceklerini göstermiştir.Ancak söz konusu kısırlık olunca, durum böyle değildir.Kısırlık testleri ve tedavileri fiziksel,psikolojik ve de finansal olarak stres yüklü olabilir.Kısırlık tedavileri sırasında, bir çiftin özel yaşamının gizemi oldukça kesintiye uğrar ve buda gelecekte ayrıca bir stres faktörü oluşturur. İnfertilite hastalarının kendi iş yaşamları ile doktor randevularını ayarlayabilme çabaları da streslerinin artmasına neden olur.
Stres Azaltıcı İp uçlar
Eşinizle iletişim hattınızı daima açık tutun.
Duygusal destek alınki, kendinizi soyutlanmış hissetmeyin.Bireysel veya çiftlere yapılan danışma seansları,destek grupları,kitaplar,duygularınızın normal olduğunu size göstererek, bu durumla baş etmenizi kolaylaştıracaktır.
Yoga ve Meditasyon gibi stresten arınma tekniklerini öğrenebilirsiniz.
Kafein gibi uyarıcıları aşırı kullanmaktan sakının.
Fiziksel ve duygusal gerginliği azaltmak için düzenli egzersiz yapın.
Eşinizin ve sizin birlikte rahat edebileceğiniz bir tedavi metodu seçin.
Mümkün olduğunca, kısırlık ve tedavisi hakkında çok şey öğrenin.
Stress IVF Sonuçlarını Etkilememektedir.
Gothenburg-İsveçteki Üniversite Hastanesi araştırmacılarının yaptığı bir çalışma, intertilite tedavisi sırasında kadının yaşadığı stres ve kaygının hamile kalma ihtimalini etkilemediğini ortaya koymuştur. Anketi cevaplandıran 166 kadından 139u, çalışma sırasında embriyo transferi için uygun koşulda idi. Bu kadınlardan 58i hamile kalırken, 81i hamile kalamadı. Kadının gerek ilk gerekse embriyo transferinden hemen önce gerçekleştirilen ikinci anket vasıtasıyla değerlendirilen ruh hali; hamile kalıp kalmaması durumunu etkilemiyordu. Araştırmacılar kaygı ve depresyon yaşayan ve yaşamayan kadınlarda benzer hamile kalma oranları saptadılar. Bu nedenle yüksek kaliteliembriyoların varlığı hamile kalma konusunda tek belirleyici faktör olarak ortaya çıktı.
Çalışmada kullanılan anket Psikolojik Genel Durum Değerlendirme Indeksi (PGWB) olup, bu indeks bir kadının duygu durumunu, genel sağlığını, ilişkjilerini, yaşam stilini, yaşama bakış açıcını ve çocuk sahibi olma arzununun yoğunluğunu ölçmekte idi. İlk anket kadınlar tedaviye başlamadan önce uygulanmış olup, ikinci anket ise yumurtlama toplama işleminin hemen öncesinde uygulanmakta idi çünkü ebeveyn adayları en çok bu süreçte kaygı ve endişelerini dile getirmektedirler. İkinci anket embriyo transferinden önce gerçekleştirildiği için tedavinin başarılı olup olmaması olup olmamasından etkilenmemektedir. Yine de bu durum kadınların duygularını tüm açıklıkla dile getirdiklerini veya hissettiklerinden daha olumlu duyguları yansıtmadıklarını garanti edemez.
Geçmiş araştırmalar, stress ve gerilimin hamile kalma başarısı üzerindeki etkisi konusunda bir görüş birliği sağlamamaktadır. Bazı araştırmalar bu durumun etkili olduğunu iddia etmekte ve kadınları bu konuda uyarmaktadır.
Bu çalışma her ne kadar kesin bir cevap vermese de, yapısı ve örnek hacminin büyüklüğü itibariyle, stres ve kaygının bir kadının hamile kalması ihtimalini düşürmediği yolunda bir sonuca destek vermektedir. Araştırmanın baş yazarı olan Dr.Lisbeth Anderheim “bu sonuçlar ve bilgileri kadınların bu konuda yaşadıkları kaygı ve endişeyi azaltmak amacıyla kullanabiliriz” demektedir.
Kısırlık Psikolojisi
Erkek kısırlığında mikroenjeksiyonun keşfinden sonra en önemli gelişme menisinde hiç sperm bulunmayan erkeklerde uygulanan cerrahi girişimdir. Bu yöntem sayesinde umutsuz vaka olarak görülen pek çok erkek çocuk sahibi olabildi.
Üremeye yardımcı tedaviler arasında tüp bebekten sonraki en önemli gelişme mikroenjeksiyondur. İlk mikroenjeksiyonun ve bu işlemin ardından doğan bebeğin dünyaya gelmesinden birkaç yıl sonra devrim yaratan cerrahi sperm arama işlemi kullanılmaya başlandı. Menisinde hiç sperm olmayan bir erkeğin testislerinden ameliyatla sperm bulunması, bu spermle mikroenjeksiyon sonrası gebelik elde edilmesi tüm dünyada çocuk sahibi olması olanaksız binlerce erkek için umut oldu. Birkaç yıl sonra ülkemizde de uygulanmaya başlanan cerrahi sperm arama ameliyatları yıllarıdır pek çok çiftin kendi çocuklarına sahip olmalarının yolunu açtı.
Azospermi nedir?
Bir erkeğin menisinde hiç sperm olmaması değişik nedenlere bağlı olabilir. Bunların bir kısmı sperm kanallarının tıkanıklığına bağlıdır. Böyle bir durumda testislerde spermüretimi olmaz. Bununla birlikte varolan spermler kanallardaki tıkanıklık nedeniyle meniyle dışarıya atılamaz. Bu durumda tıkanıklığa bağlı sperm olmamasından (obstrüktif azospermi) söz edilir. Tıkanıklığa bağlı azospermi olgularında ince bir iğneyle tıkalı olan kanallara ya da testis dokusu içine girilerek küçük parçalar alınır. Bu parçalar içinde sperm bulma oranı %100’e yakın.
Tıkanıklığa bağlı olmayan durumlardaysa (non-obstrüktif azospermi) testislerde sperm üretimi ya hiç yoktur ya da belirli alanlarda çok sınırlı sayıda olur. Non obstrüktif azosperminin altında yatan neden genetik olabileceği gibi ergenlik döneminde geçirilmiş enfeksiyonlar da rol oynayabilir. Böyle bir durumda testis biyopsisi tedavide yol göstermesi açısından oldukça yararlıdır.
Cerrahi girişimde başarı oranı nedir?
Testis dokusu içinde binlerce küçük tüp benzeri yapı vardır. Bu yapılarda sperm üretimi değişik aşamalarda devam eder. Bazı tübüllerde hiç üretim olmazken bazılarında az sayıda sperm olabilir. İşte cerrahi sperm arama yöntemlerinin altında yatan mantık budur. Testisin değişik bölgelerinden alınan çok sayıda parça incelendiğinde sperm hücresi bulunabilir. TESE adı verilen bu yöntemde sperm bulma olasılığı altta yatan neden bağlıolarak %25 – 60 arasında değişir. En yüksek başarı sperm üretiminin çok azaldığı hipospermatogenez olgularında yakalanırken, genetik bozukluğa bağlı durumlarda şans en az olur.
Bir azospermi olgusunda daha önceki denemelerde sperm bulunmuş olması daha sonraki denemelerde de her zaman sperm bulunacağını garanti etmez. Ama çoğu zaman başarı sağlanır. Benzer şekilde daha önce ameliyatla sperm bulunamamış kişilerde de biyopsi sonucuna göre yeni bir denemede sperm bulma olasılığı mevcut.
Bir kez sperm bulunduğunda bunun testisten ya da meniden bulunmuş olması mikroenjeksiyonun başarı oranları üzerinde önemli bir etki yaratmaz. Bir başka deyişle spermin meniden, kanallardan ya da direkt olarak testis içinden alınması gebelik oranlarını ve sonuçlarını değiştirmez.
Cerrahi girişim nasıl yapılır?
Sperm iğneyle kanallardan alındığında bu işlem perkutan epididimal sperm aspirasyonu (PESA) olarak adlandırılır. İğneyle testsin içinden alınması perkütan testiküler sperm aspirasyonudur (PTSA). Direkt ameliyatla testisten alınmasına testiküler sperm ekstraksiyonu (TESE) denir. PESA ve PTSA lolak anestezi eşliğinde yapılabilirken TESE çoğu zaman genel anestezi altında yapılır.
İşlem yaklaşık 15 – 45 dakika kadar sürer ve kişi ertesi gün büyük ölçüde normal hayatına dönebilir.
Ameliyatla sperm bulunamamsı durumunda izlenecek yol biyopsi sonucuna göre değişir. Eğer yeni bir denemede de sperm bulma şansı yoksa bu durumda sperm bankalarınabaşvurmak şu an için geçerli tek yöntem. Ancak bu uygulama ülkemizde yasal olmadığından çiftlerin yurtdışındaki merkezlere başvurmaları gerekir. Öte yandan hastaların önemli bir kısmında yeniden deneme için umut verici sonuçlar elde etmek mümkün. Böyle bir durumda birkaç ay sonra yeni bir deneme yapılabilir.
Varikosel Nedir?
Eşlerini gebe bırakamayan erkeklerde en sık rastlanan anormalliklerin başında varikosel gelir. Testislerden kirli kanı taşıyan damar sistemindeki genişlemelere, Pampiniform pleksus yani varikosel adı verilir.
Varikosel ile kısırlık arasındaki ilişkiyi birçok değişik açıdan incelemekte yarar var.
Varikosel gözle görülebilir, elle hissedilebilir veya Doppler ultrason incelemesi ile saptanabilir. Doppler ultrason ile saptandığında subklinik varikosel adı verilir. Mağdur olan erkeklerde kısırlık dışında en belirgin yakınma kronik kasık ağrısı ve baskı hissidir. Bugün için sadece gözle görülen veya elle hissedilen varikoselin önemli olduğu kabul edilir.
Varikosel görülme sıklığı
Daha önce eşini gebe bırakmış olan erkeklerin %20’sinde varikosel bulunur. Kadının normal olduğu kısır çiftlerde ise görülme oranı %35 – 40 civarındadır. ABD’de askere alınan genç erkeklerin %20’sinde klinik varikosel görülür. Bu erkeklerin daha sonraki uzun dönem takiplerinde varikoseli olan ve olmayanların eşlerini gebe bırakabilme oranlarında farklılık saptandı. Varikoselin nasıl kısırlık yaptığına dair herkes tarafından kabul gören bir teori yok. Mağdur olan erkeklerin menilerinde stres paterni adı verilen sperm morfolojisi ve hareket bozukluğu görüldüğü söylense de, benzer bozuklukların mağdur olmayan erkeklerde de görülmesi bu bulgunun önemine gölge düşürdü.
Varikoseli olan erkeklerde sperm sayısı hareketliliği ve yapısal özelliklerle olmayan erkeklerdeki oran karşılaştırıldığında, aradaki fark çalışmaların tamamında görülemedi.
Tedavi yöntemi nedir?
Varikoselin bugün için tedavisi cerrahidir. Mikrocerrahi ile spermatik ven ligasyonu adı verilen bir operasyonla genişleme gösteren damarlar bağlanır. Bu operasyon endoskopik olarak yapılabileceği gibi radyolojik embolizasyon (radyolojik kontrol altında genişleyen damarı tıkayan bir madde enjekte edilmesi) teknikleri de kullanılabilir. Tekniklerin birbirleriyle karşılaştırmalı çalışmaları olmadığından hangisinin daha üstün olduğu konusunda kesin bir görüş birliği yok.
Tedavi ne kadar yararlı?
Genel olarak ürologlar arasında kabul gören görüş subklinik varikosellerin (Doppler ultrason ile saptanan vakalar) tamirinin herhangi bir faydası olmadığı şeklinde. Klinik yani elle hissedilen veya gözle görülen varikosellerin özellikle kornik kasık ağrısı veya baskı hissiyle beraber olanlarının ve genç yaşlarda görülen varikosellerin tedavi edilmeleri konusunda görüş birliği mevcut.
Semen parameterleri bozuk (sperm değerlerinde anormallik olan) kısır erkeklerde tedavi ürologlar tarafından yaygın olarak yapılır. Buna karşın androloglar ve jinekologlar bu tarz varikosellerin tedavisinin yararlı olup olmadığı konusuna daha şüpheci yaklaşır.
Yapılan kontrollü çalışmaların topluca irdelenmesinde, varikosel tamiri yapılan ve yapılmayan erkeklerin eşlerini gebe bırakabilme şanslarında herhangi bir değişiklik olmadığı gözlendi. Özellikle azospermi (meni örneğinde hiç sperm bulunmaması) veya şiddetli oligospermi (sperm sayısı 0 olan veya ml’de 1 milyonun altında olan erkekler) olgularında varikosel tamirinin anlamı yok. Sperm sayısı 5 milyonun üzerinde olan, kadının genç olduğu ve kısırlık süresinin kısa olduğu olgularda ise tedavi düşünülebilir.
Ameliyat sonrası tekrarlayan varikosellerde, ikinci bir operasyon hastanın yakınmaları olmadıkça yapılmaz. Sonuç olarak bugün varikosel, özellikle kısır çiftlerde çok fazla ve çoğu zaman gereksiz teşhis edillen ve gereksiz yere tamir edilen bir olgu. Varikosel ile kısırlık ilişkisinin tam netleşmemesi ve tedavinin fayda göstermemesi nedeniyle, varikoseller bugün için kısırlık araştırmasında rastlanılan tesadüfi bulgular olarak değerlendirilir.