Gebelikte Tarama Testleri

 Gebeliğinizin takibinde bazı kromozom hastalıkları için tarama testleri yapılabilir.Tarama testleri trizomi 21(Down) , trizomi 13 ve 18 için yapılır.Tarama tesleri tanı koyduran testler  değildir, zeka özürü ve  multiple organ anomalileriyle seyreden bu üç kromozom anmalisi için yüzdesel olarak ne kadar risk taşıdığınızı  gösteren testlerdir. Tarama testlerinin sonucunda bebeğinizde kromozom anomalisi vardır yada yoktur gibi sonuç beklemek yanlıştır .Testlerin sonucunda belirlenen eşik değerinden daha yüksek risk taşıdığınız tesbit edilirse tanı koyduran testler yapılır ki bunlar amniosentez ve cvs dir.Tarama testlerinden en erken yapılan ve en güvenilir olanı birinci trimestr tarama testi yada ikili taram testi denilen testtir ve 11-14. gebelik haftası arasında yapılır.Bu testte kullanılan parametreler ;anne yaşı , ultasonografik belirteçler ve anneden alınan kandaki biyokimyasal belirtçlerdir. Ense saydamlığının kalınlıgı burun kemiği varlığı testte kullanılan ultasonografik belirteçledir.Biyokimyasal belirteçler ise PAP-A ,E3,FreeBHCG dir.Tarama testinizin sonucu bu belirteçlerin bioistatistiksel olarak belirlenen ortalama değerlerine göre sizin riskinizin hesaplamasına dayanır.Down için 1/200 den trizomi 13 ve 18 için ise 1/350 den daha büyük tanımlanan riskler yüksek riskli guruba girer.Eğer bu gurubun içinde yer alıyorsanız doktorunuz siz amniosentez yada cvs tavsiye edecektir.Test sonucunda düşük riskli gurupta yeralıyorsanız 16-18. gebelik haftaları arasında doktorunuzun tercihine göre beyin omurilik aksındaki bazı anormalliklerin taranması için AFP(mom) testi yada dörtlü tarama testi yapılabilir.

Koryon Villus Biyopsisi ya da CVS Nedir?
Gebeliğin daha sonraki döneminde plasentayı oluşturacak olan koryondan genetik tanı amacı ile biyopsi alınması işlemidir. Yapılma amaçları genellikle amniyosentezle aynıdır. Ama daha erken gebelik haftasında yapılması nedeni ile tercih edilebilen bir yöntemdir. 9-11 gebelik haftalarında uygulanır. Bu haftalarda alınan genetik materyalde bir anomali saptanması durumunda gebelik en geç 14 haftalıkken boşaltılmakta ve ailede daha az psikolojik travmaya neden olmaktadır. Ancak işlem sonrası düşük riski amniyosenteze göre daha fazladır. Yaklaşık %2 olarak hesaplanmıştır.

Kordosentez Nedir?
Anne karnından ultrason eşliğinde bir iğne aracılığı ile girilerek bebek kordonundan kan alınması işlemidir. İşlem steril şartlarda uygulanır. Genellikle 20. gebelik haftasından önce kolay yapılamaz. Genetik araştırma amacı ile olduğu gibi, bebeğe ait enfeksiyon hastalıklarını araştırmak, kan uyuşmazlığı (20)nın şiddetini saptamak için de yapılır. Bu işlem, tedavi amaçlı da kullanılabilir. Örneğin; kan uyuşmazlığı bebekte anemiye yol açmışsa, anne karnındaki bebeğe kordosentez yöntemi ile kan nakli yapılabilmektedir.

Amniyosentez  Nedir ?
Amniyosentez, bebeğinizin içinde bulunduğu sıvıdan iğne yardımı ile bir miktar örnek alınarak incelenmesi anlamına gelir. Bu sıvı içerisinde bebeğinizin gelişimi hakkında önemli açıklamalar getirecek kanıtlar vardır. Amniyosentez uygulaması, geçmiş yıllarda fazla miktarda bulunan amniyo sıvısını azaltmak, bebeğin iyilik durumunu araştırmak, sonraki yıllarda ise kan uyuşmazlığı ile ilgili bebeğin durumunu kontrol etmek amacıyla uygulanırken; günümüzde, genetik anomalilerin tespitinde kullanılan en geçerli testlerden biridir. İşlem aslında basit bir uygulamadır ancak yine de mutlaka bu konuda tecrübeli bir hekim tarafından yapılmalıdır. Erken gebelik haftalarında düşük riski daha fazla olacağından tercih edilmez.İdeal olarak plasenta yerşinin tamamlandığı 17. gebelik haftasında yapılması tercih edilir.
Anne ultrason masasına sırt üstü yatırılır ve karnın steril olması sağlanır. İşlem genellikle bir hekim ve bir yardımcı tarafından yapılır. Ultrason yardımı ile bebeğin anne karnındaki pozisyonu dikkatlice takip edilirken iğne aynı zamanda göbeğin uygun bir yerine yerleştirilir. İğne önce karın katmanlarını sonra rahim kasını geçerek amniyo kesesine doğru itilir ve iğnenin ucunda bulunan bir enjektör yardımı ile bebeğin amniyo sıvısından bir miktar alınır. Alınan sıvı laboratuar ortamında ayrıştırıldıktan sonra bebekten bu sıvıya karışan hücreler besi yerlerinde üretilir ve incelenerek genetik olarak bir anormalliği olup olmadığına bakılır.
İşleme bağlı düşük, enfeksiyon, su kesesinin açılması, plesenta veya kordonun zedelenmesi, erken doğum riski, alınan sıvıdan istenildiği gibi hücre üretilememesi, sıvı almak için kullanılan iğnenin bebeğe zarar vermesi gibi riskler teorik olarak söz konusudur. Ancak bu risklerin olasılığı uzman kişilerin elinde % 1 ‘den fazla değildir. Amniosentez gerekli olduğu durumlarda faydalı sonuçları ile henüz yerine başka bir testin olmadığı vazgeçilmez bir inceleme yöntemidir. Test için hiçbir ön hazırlık gerekmez. Karından iğne yardımı ile rahime ulaşmak acı veren bir durum değildir. İşlem lokal anesteziye bile gerek duyulmadan yapılır. Hasta uygulama sonrasında yarım saat kadar dinlendirilir.

Amniyosentez sonuçları güvenilir midir ?
İyi bir laboratuar tarafından değerlendirildiğinde sonuçlara % 99.9 güvenilebilir. Normal çıkan bir kromozom analizinin hatalı olma payı çok düşüktür. Anormal bir durum oluştuğunda ise nadiren KS (kordosentez) gibi bir yöntemle bu sefer bebekten kan örneği alınarak anormal durumun doğrulanması gerekebilir. Tanıda problem yaratanlar kromozomlarda inversiyon, translokasyon, ya da mozaik gibi anormal durumlardır. Bunlar saptandığında doğacak bebeğin bundan nasıl etkileneceğinin önceden belirlenmesi mümkün olmayabilir. Anne ve baba adaylarından birinde aynı tip bozukluk varsa ve normalse, bebekleri de büyük olasılıkla normal olacaktır.

 

Gebe Kalmadan Önce Ne Yapmalı?

Hamilelik öncesi muayenedeki amaç nedir?
Gebelikte yapılan takip kadar gebelik öncesi muayene ve danışma da önemlidir. Buradaki amaçlardan bir tanesi bilinen veya bilinmeyen bir hastalığın gebeliği ne oranda etkileyeceğinin ya da bu hastalığın gebelikten ne oranda etkileneceğinin ortaya konulmasıdır. İdeal olan gebeliği planladığınız zamandan 3 ay öncesinde hekim kontrolüne girmek ve mümkünse bilinçli ve planlayarak gebe kalmaktır. Çünkü gebe kaldığınızı bilmediğiniz ilk haftalar, bebeğinizin gelişiminin en kolay etkileneceği dönemdir.Bebeğin organ taslaklarının oluştuğu erken dönemde fetusa  zararlı  olabilecek fiziksel  etmenler konusunda doktorunuzdan bilgi  almalısınız.Çalışma koşullarınız  gereği  maruz  kaldığınız olası zararlı çevresel  etmenleri  doktorunuzla paylaşmalı  önlem  alınması  gereken bir  durum varsa gebe kalmadan önce  bu  konuda  bilinçlenmelisiniz .Gerek sizin gerekse eşinizin ailesinde genetik geçişli olduğu bilinen bir  hastalık  varsa  gebelik öncesi  genetik danışmanlık  almanız  gerekebilir,bu konuda doktorunuz sizi  yönlendirecektir

• Muayenede jinekolojik öykünün önemi nedir?
Gebe kalmayı arzulayan ve bu amaçla da korunmayı bırakan kadınların geçmişte geçirmiş oldukları özellikle ciddi düzeydeki kadın hastalıkları gebe kalıp kalamayacakları açısından önem taşımaktadır. Örneğin daha önce rahim, yumurtalık ya da tüplerle ilişkili bir operasyon geçirmiş kişilerin bu bilgileri doktorlarına mutlaka iletmeleri gerekmektedir.

• Bilinen herhangi bir hastalığı olmayan kişilerde yapılması gereken testler ve tetkikler nelerdir?
Gebelik öncesi değerlendirmede anne ve baba adayının kendilerinde veya yakınlarında kalıtsal özellik gösterebilecek bir hastalığın var olup olmadığı araştırılır. Anne adayının genel bir muayenesi yapılarak herhangi bir hastalığı olup olmadığı araştırılır. Herhangi bir sorun saptandığında ise (örneğin kalp muayenesinde kalp seslerinde anormallik gibi) ilgili uzman doktorla görüşülerek bu problemin önemi ve gebeliği ne oranda etkileyebileceği araştırılır. Jinekolojik muayene ve ultrasonografi ile rahim ve yumurtalıklar değerlendirilir. Bazı temel laboratuvar testleri ile karaciğer, böbrek fonksiyonları ve kronik hastalık varlığı (Şeker, hepatit gibi) araştırılır. Herhangi bir sebepten dolayı sürekli kullanılan ilaçlar varsa gebelik döneminde kullanılmalarının uygun olup olmadığı değerlendirilir.Servikal smear alınır.

• Daha önce yaşanmış hamilelik ve bunların sonuçlarının incelenmesi nasıl bir önem taşır?
Daha önceden yaşanan gebelikler ile bunların sonuçları ile ilgili bilgiler, planlanan veya gerçekleşmiş gebeliğin nasıl seyredeceği hakkında önemli ipuçları verebilir. Daha önce gebelik boyunca ortaya çıkan problemlerin neler olduğu detaylı olarak sorgulanır Çünkü örneğin erken doğum ya da tansiyon yükselmesi gibi bazı problemlerin sonraki gebelikte de tekrarlama riski olduğundan bunlar mutlaka bilinmelidir. Ayrıca bebeklerin doğum haftaları, kiloları, doğum şekli, kaç saat sürdüğü, doğumda zorluk yaşanıp yaşanmadığı, detaylı olarak değerlendirilir. Özellikle daha önceden tekrarlayan düşükler, sakat bebek, zeka özürlü bebek dünyaya getirme ya da ölü doğum gibi olaylar varsa doktorunuz yeniden hamile kalamadan önce sizi mutlaka detaylı olarak değerlendirecektir.

• Baba adayının alışkanlıkları eşini ve doğacak çocuğu nasıl etkiler?
Öncelikle bilinmelidir ki gebe kalabilmek için erkeğin de spermlerinin sayı ve hareketinin yeterli düzeyde olması gerekir. Baba adayı eğer ağır bir sigara veya alkol tüketicisi ise bu mutlaka spermlerinin kalitesini ve hatta spermlerin genetik yapısını dahi etkileyebilecektir. Dolayısıyla ideal olan bu tür alışkanlıkların sadece kadın tarafından değil erkek tarafından da bırakılmasıdır.

• Çocuk sahibi olmak isteyen kişiler nasıl beslenmelidir?
Bebek sahibi olmaya karar verdiğiniz anda beslenme alışkanlıklarınızın tümünü gözden geçirmelisiniz. Folik asit alımına başlayınız. Daha gebeliğin yeni anlaşıldığı hatta gebe kalma olasılığının olduğuya da gebe kalınmak istendiği günlerden itibaren anne adaylarının yapmaları gereken şey; folik asit adındaki vitamini almaya başlamalarıdır. Folik asit desteğinin önerilme nedeni ise beyin ve omurilikde oluşabilecek problemlerin önlenmesidir. En iyi doğal folik asit kaynakları yeşil yapraklı sebzeler, taze sıkılmış meyve suları, pancar, brokoli, bamya ve kuru baklagillerdir. Ancak hiç olmazsa gebe kalındığı anlaşıldıktan sonra bu besinlere ek olarak mutlaka ilaç tarzında folik asit de alınmalıdır. Ayrıca yapay tatlandırıcılar, kafein gibi pek çok maddenin kullanımı da minimal düzeye indirilmelidir. Eğer kilo fazlanız varsa bunlardan kurtulmak için en iyi dönem gebelik öncesidir.Gebe kalmayı planladığınızda fast fooddan uzaklaşmalı, protein ağırlıklı  beslenmeye geçmelisiniz.

• Hamile kalmaya çalışan anne adaylarının hayatındaki stres bu süreci olumsuz etkiler mi?
Elbette etkileyebilir. Özellikle kadınların hormonal düzenleri çok hassas bir denge üzerine kurulu olduğundan, psiklojik her türlü sorun doğrudan kadının bu hassas dengesini etkileyerek yumurtlama fonksiyonunu bozabilir. Dolayısıyla da gebe kalma ihtimalini azaltır.

• Kadınlar, hamile kalmaya karar vermeden önce alkol ve sigarayı bırakmalı mıdır? NE kadar önce bırakmalıdır? Alkol ve sigara sperm kalitesini bozar mı?
İlk yapılacak işlerden biri olarak sigarayı bırakınız. Çünkü sigara içen kadınlarda gebe kalmada güçlük, gebe kalındığında da düşük olasılığında artış, erken doğumlar, düşük kilolu bebekler dünyaya getirme ve hatta anne karnında bebek ölümlerinin fazlalaştığı bilinmektedir. Tüm bu istenmeyen olaylar fazlaca sigara ve alkol tüketiminde söz konusu olmasına rağmen elbette ideali hiç zararlı madde almamaktır. Belli bir süre olmamasına karşın en az birkaç ay önce sigara ve alkolün bırakılmış olması önerilmektedir. Alkolün ve sigaranın sperm kalitesine kötü etkileri olduğu uzun süredir bilinmektedir.

• Hamile kalabilmek için ne sıklıkta seks yapmak gerekir?
Cinsel ilişki sıklığı açısından normal ya da anormal diye bir sınıflama yapmak doğru değildir. Ancak spermlerin kadın vücudundaki yaşam süreleri ve yumurtayı yakalayabilmeleri göz önüne alındığında optimum sayı haftada 3 ya da gün aşırı ilişkidir. Erkekte 8-10 gün boşalmama durumunda sperm hareketinde  belirgin  düşüş olmakta, menideki hareketsiz sperm sayısı  artmakta ,sık ilişkide ise sperm sayısında düşüş gözlenmektedir.Bu nedenle özellilkle yumurtlama günlerinde yani  iki  adetin ortasına  rastlayan günlerde günaşırı ilişki sağlılklıdır.

• Uygun pozisyonlar nelerdir?
Her türlü pozisyon gebelik açısından mümkündür ancak spermlerin dışarı akmaması amacıyla genellikle erkeğin üstte olduğu pozisyonlar tercih edilmelidir.

• Seks sırasında ve sonrasında neler yapmak gerekir? (Pelvik kaslarının altına yastık koyma)
Boşalma sonrasında bir miktar spermin dışarı kaçması aslında normaldir. Yine de bunu minimal oranda tutmak için kalçaların yükseltilmesi, en az 5 dakika yatılması, vaginal duş yapılmaması sayılabilir. Ayrıca değişik kayganlaştırıcı sıvıların ya da jellerin de spermler üzerine olan etkileri tam bilinmediğinden bunların da kullanılmaması gerekir.

 

Gebelik Takibi

Gebe kaldıktan sonra mutlaka düzenli olarak doktor kontrollerine gitmelisiniz. Bu kontroller sizin ve bebeğinizin gebelik sürecince aldığınız risklerin erken tesbitinde ve doktorunuz tarafından bu risklerin yönetiminde en önemli faktördür.

Doktor kontrolüne ne sıklıkla gidilmeli ?

İlk kontrol adet gecikmeniz yaklaşık 1 haftaya ulaştığında yapılması uygundur , bu dönemde vaginal ultasonografide gebelik kesesini kesenin içinde fetal pol olarak bilinen embryonun gelişeceği hücre kümesinin görülmesi gerekir.Aksi durumda gebelik testiniz pozitif ve kese görülmüyorsa ya geç döllenme olmuştur ve kesenin görülmesi birkaç gün sonrasında gerçekleşecektir yada kimyasal bir gebelik veya dış gebelik söz konusu olabilir bu seçeneklerin araştırılması gerekir.Kese görüldükten bir hafta sonra embryoda kalp aktivitesi görülmelidir.Gebeliklerin yaklaşık %15 ‘i ilk 9 hafta içinde büyük organ hataları ve kromozom anomalilerine bağlı olarak kaybedilir bu nedenle sonraki kontrolün 9. hafta civarında yapılması uygundur.Bundan sonraki kontrolleriniz birinci ve 2. trimestr tarama testlerine ( ikili ve dörtlü test ) denk düşecektir.

20-22 hafta arasında 2. düzey ultrasonografi için uygun haftalardır.Bu incelemede özellikle fetal kalp değerlendirilecek , anomali taraması yapılacak ,anne rahmini besleyen damarlardaki kan akımları ölçülecektir.Bu inceleme gebeliğin ilerleyen dönemlerinde gebeliğe bağlı yüksek tansiyonun , bebekte oluşabilecek gelişme gerliğinin ön bilgisini verebilir.

Tarama testleri ve 2. düzey ultrasonografi tamamlandıktan sonra gebelikle birlikte özel bir dahili probleminiz yoksa ( hipertansiyon, diabet vb) ve çoğul gebelik değilseniz 30. haftaya kadar ayada bir kez , 30-36 hafta arasında 2 haftada bir 36-40 hafta arasınada ise haftada bir kez kontrol gerekir.

Yumurtalık Kistleri

Buluğ çağı ile menopoz arasındaki yaşlarda yumurtalıklarda her ay bir yumurta gelişimi olur. Bu yumurtaların overlerde sırayla olması şart değildir. Yumurta follikül adı verilen bir sıvının içinde olgunlaşır. Bu sıvı dolu yapıyı ultrason ile görmek ve izlemek mümkündür. Bu sıvı dolu yapı ovulasyon (yumurtlama) ile adetin 13. günü civarında çatlar ve yumurta tüp adı verilen kanallara atılır. Geride kalan boş follikül Korpus Luteum (sarı cisim) adını alır. Bazen içi boşalmış bir durumda, bazende içindeki sıvı ile dolu kistik yapı halinde görülür.

Over kistleri iki ana gruba ayrılır:

  1. Fonksiyonel kistler: Geçici olan basit kistlerdir.
  2. Neoplastik kistler: Kalıcı olma eğilimindeki yeni gelişen kistik oluşumlardır.

Fonksiyonel kistler:

  1. Follikül kisti: Follikül geliştikten sonra yumurta atılamazsa follikül büyümeye devam eder. Yumurta atılmadan önce 3 cm’ye kadar büyüyebilir. Bu nedenle, 3 cm’ye kadar olan kistik yapılar normal follikül, daha büyükleri ise follikül kisti olarak adlandırılırlar. 1-2 ay bekleme veya doğum kontrol hapları verilmesi uygundur. Daha sonraki aylarda tekrarlama olasılığı mevcuttur.
  2. Korpus luteum kisti: Yumurta atılır, follikül Korpus Luteum haline geldikten sonra içi sıvı dolu olarak büyümeye devam eder. 1-2 ay beklemek uygun yaklaşımdır.
  3. Polikistik over: Fonksiyonel kistler gurubu içinde olmasına rağmen son derece farklı bir klinik tablodur. Yumurtalık içinde belli bir büyüklüğe gelmiş folliküllerin sayısında artış olmakla birlikte bu folliküllerin hiçbirisi ilerleyerek olgun follikül haline gelemez. Bu nedenle yumurtlama nadiren gerçekleşir. Hormonal durum bozulmuştur. Adetler gecikmeli gerçkeleşir. Genellikle kilo artışı ve tüylenmede artış vardır. Yumurtlama hiç gerçekleşmediği için veya düzensiz olduğu için gebe kalmak oldukça güçtür. Tanıda FSH ve LH hormon dengesinin bozulması, ultrasonda 6-8 mm civarında çok sayıda follikülün görülmesi beklenir. İnsülin direnci açısından değerlendirilmesi için İnsülin ve kan şekeri tetkiklerinin istenmesi uygundur.

Tedavi kişinin yaşına, şikayetlerinin ağırlığına, gebelik beklentisine göre planlanır. Örneğin; genç kızlarda ve gebelik düşünmeyen kişilerde doğum kontrol hapları tercih edilirken gebelik isteyenlerde yumurtlamayı uyaran ilaçların aşamalı olarak kullanılması uygundur. Yumurtalık uyarıcı ilaçlar kullanılırken, özellikle polikistik overlerin uyarılmaya karşı aşırı duyarlı olduğu, folliküllerin hepsinin birden aşırı gelişebileceği ve kistleşme olasılığının arttığı, hiperstimülasyon denilen ağır klinik tablonun (OHSS-Ovaryan hiperstimülasyon sendromu) gelişebileceği unutulmamalıdır.

Fonksiyonel kistlerde cerrahi müdahale ancak kistin aşırı büyümesi (örneğin: 6 cm’den daha büyük olması) veya kendi etrafında dönerek gangrene olması (şiddetli ve devamlı sancı) halinde gereklidir. Tedavide Laparoskopi veya Laparotomi ile kist çıkartılır. Bu tür ameliyatlarda özellikle gençlerde ve doğum sayısını tamamlamışlarda yumurtalıkların korunmasına azami özenin gösterilmesi gereklidir.

Neoplastik kistler: Tamamen yeni oluşumlar şeklinde başlarlar. Kendiliklerinden geçme çansı yoktur. Çoğunluğu iyi huylu olmasına rağmen nadiren de olsa kötü huylu olabilirler. Bu nedenle yakından izlenmeleri gereklidir. İyi-kötü huylu ayırımı yaparken ultrasonografik değerlendirme ve bazı tümör belirteçlerinden (AFP-HCG-Ca 125-Ca 15.5-Ca 19.9) yararlanılır. İyi huy kriteleri şunlardır: Tek taraflı olması-6 cm’den küçük olması-tamamen kistik olması-patolojik olmayan renkli Doppler ultrasonografi bulgusu

Genellikle 5-6 cm ve üzerinde olanlara cerrahi müdahale (Laparoskopi veya Laparotomi) yapılır.

 

Yumurtalık Kanseri

Yumurtalık kanserlerinin büyük bölümü menopoz sonrası yaşlarda görülür. Az bir kısmı buluğ çağı veya öncesinde ortaya çıkar. Geç belirti verdiği için hastalık çoğu kez ilerlemiş durumda iken tanı konur. Hastaların % 75’i hastalığın 3. ve 4. dönemindedir ve yaşam süresi kısıtlıdır. Hastalığın belirtileri net değildir. Çoğu kez karında dolgunluk ve şişkinlik hissi vardır. Hastaların çoğunluğu menopozda olduğundan adet düzensizliğinden bahsetmek söz konusu değildir. Erken tanı için tek çözüm menopoz sonrasında yılda bir yapılacak jinekolojik muayenelerdir.Bu muayenelerde sadece vaginal ultrason yapılması bile yeterli olabilir. Yumurtalıkların menopozda küçülmesi beklenirken normal veya normalden iri saptanması, kist görülmesi ileri tetkiki gerektirir. Knaserden şüpheleinilen durumlarda renkli Doppler ultrasonografi tekniği tanıda faydalıdır. I. ve II. dönemde yakalanan yumurtalık kanserlerinde ameliyat cevabı çok iyidir ve yaşam süresi oldukça uzundur.

Yumurtalık kanserlerinde ameliyatla yumurtalıklar, kanserli doku, rahim ve rahim çevresindeki len bezleri çıkartılır. Ameliyat sonrası Kemoterapi adı verilen ilaç tedavisi uygulanır.

 

Vajende Kaşıntı-Akıntı

Vajenden normalde olan akıntı belli bir miktarı aşmaz, berak ve kokusuzdur. Buna fizyolojik akıntı adı verilir. Vajen ortamında buraya özgü mikroorganizmalar ve mantarlar doğal olarak bulunurlar. Bunlar denge halinde yaşarlar ve belirti vermezler. Herhangi bir nedenle bu denge bozulduğu zaman kaşıntı, koku, yanma gibi belirtiler ortay çıkmaya başlar. Vajen kaşıntısı özellikle cinsel aktif yaşlarda sık görülür. En sık görülen nedenleri:

  1. Mantarlar
  2. Trikomonas paraziti
  3. Non-spesifik vajinit
  4. Allerjik nedenler

Candida isimli mantar en sık görülen tipdir. Gebelik sırasında, hormon kullanan kişilerde, antibiotik kullanımı sonrasında ortaya çıkarlar. Kısa sürede vajen içinde ve dışında şiddetli kaşıntı, kızarıklık, kesik süt görüntüsünde akıntıya neden olurlar. Tanıda akıntının mikroskopik muayenesinde Candida mantarının hif adı verilen yapılarının görülmesi mümkündür. Tedavide lokal fitil veya kremlerin kullanılması yeterlidir. İnatçı durumlarda hap şeklinde tedavi yapılması, eşlerde kaşıntılı cilt hastalıklarının tedavi edilmesi gereklidir.

Trikomonas isimli parazit cinsel ilişki ile veya hijyenik olmayan ortamlardan bulaşır. Hamamlar, banyolar, havuzdan geçiş olabilir. Kötü kokulu, köpüklü ve yeşil bir akıntı özelliği vardır. Mikroskopide hareketli veya ölü parazitler izlenebilir.

Non-spesifik vaginitlerde tek bir mikroptan ziyade genel mikroorganizma ortamında bir çoğalma vardır. Tanıda mikroskopta mikropların arttığı saptanır. Tedavide vajinal tabletler ve ağızdan alınan haplar etkilidir.

Enfeksiyonlar dışlandığı takdirde allerjik nedenler gündeme gelecektir. Kullanılan sentetik çamaşırlar, losyonlar, kremler vb. allerjik vulvit veya vajinite neden olabilirler. Tedavi nedenin ortamdan uzaklaştırılmasıdır.

 

Rahim Kanseri

Rahim kanseri rahim ağzı kanseri ve rahmin içzarı (endometrium) kanseri olak 2 farklı şekilde olabilir. Bu ayrımın yapılmasının nedeni her ikisinin de nedenlerinin, teşhis yöntemlerinin, tedavilerinin ve beklenen yaşam sürelerinin farklı olmasırdır.

Rahim ağzı kanseri: Cinsel aktif yaşlarda görülür. Cinsel eş sayısının fazla olması risk faktörüdür. Suçlanan nedenler arasında HPV virüsü ve Herpes virüsü vardır. Kanlı etsuyu renginde akıntı, cinsel temas sonrası lekelenme şeklinde akıntıya neden olur. Jinekolojik muayenede rahim ağzında normalden farklı olarak kırmızılık, yara olarak tarif edilen kızarıklık, ve beyaz renkli odaklar olabilir. Kolposkopik muayenede rahim ağzı görüntüsü bir tür mikroskopta büyütülerek ve asetik asit uygulanarak değerlendirilir. Kanser veya başlangıcı olduğundan şüphelenilen görüntülerden biopsi alınır. Başlangıç düzeyinde olan lezyonların yakılması-dondurulması-LEEP yöntemi ile çıkartılması kesin iyileşme sağlar. İlerlemiş lezyonlarda lenf bezi tutulumu da olduğundan tedaviye alınan yanıt sınırlıdır. Geniş bir alan temizlenmelidir. Rahim ve yumurtalıkların alınması, lenf bezlerinin temizlenmesi yaşam süresini uzatır. Ameliyat sonrası ışın tedavisi genellikle gereklidir. Erken tanı için mutlaka yıllık jinekolojik muayene ve Pap Smear tetkikinin aksatılmadan yapılması gereklidir.

Rahim içzarı (endometrium) kanseri: Rahmin içyüzeyini döşeyen endometriumdan kaynaklanır. Sadece östrojen içeren hormon ilaçlarının kullanılması, kronik anovulasyon (Yumurtlama olmaması), şişmanlık, yüksek tansiyon, şeker hastalığı risk faktörleridir. Adet düzeni bozulur, adet kanamalı uzar veya ara kanamalar olur. Ultrasonografik muayenede rahim iç zarı kalınlığının artmış olması şüphe uyandırmalıdır. Kesin tanı kürtaj veya biopsi ile alınan endometriumun patolojik tetkiki ile konur. Erken dönemde yakalanma şansı fazladır. Kanama düzensizliği şikayeti ile doktora erken başvurulması erken tanıya olanak sağlar. Kanserin ilerlemesi rahimağzı kanserine göre çok daha yavaştır. Ameliyatla rahim ve yumurtalıklar çıkartılır. Lenfbezleri tutulduysa çıkartılmaları uygundur. Ameliyat sonrası patoloji raporuna göre ışın tedavisi gerekip gerekmediğine karar verilir

Rahim Ağzı Yarası

Rahim ağzı yarası olarak tanımlanan problemde vajinadan bakıldığında görülebilen rahmin boyun bölgesinin uç kısmındaki doku sıyrıkları kastedilmektedir. Bunun en önemli nedeni rahim ağzı iltihapları, rahim ağzı travmaları, vaginal doğum sonrası oluşan rahim ağzı yırtıklarıdır. Sezaryen ile doğum yapanlarda bu yırtıkların görülme olasılığı son derece düşüktür. Bu yaraların çoğunluğu rahim boynunun iç kanalını döşeyen hücrelerin rahim ağzındaki sorunlara bağlı olarak vajen boşluğuna doğru dönmesidir. Bu durumda vajenden bakılınca rahim ağzı kırmızı olarak izlenir. Genişliği az veya çok olabilir.

Doğum yapmamış kişilerde genellikle tedavi uygulanması önerilmez.

Tedavide rahim ağzı dokusunun koterizayonu (yakılması) veya dondurulması (cryoterapi) işlemi yapılır. Bu uygulama adet döneminden mümkün olduğunca uzak bir tarihte yapılır. Rahim ağzındaki sinir dokusu duyarsız olduğundan işlem ağrısızdır. Muayenehane koşullarında ve uyuşturmaya gerek olmadan yapılabilir. Geniş yaralarda bazen birden fazla uygulama gerekebilir. Yaygın veya tekrarlayan yaralarda LEP adı verilen işlemle rahim ağzındaki lezyon ince bir doku halinde çıkartılır.

 

Polip

POLİP NEDİR ?

Polipler rahim iç dokusunun aşırı çoğalması ve kalınlaşması sonucunda oluşan hareketli oval kitlelerdir. Kötü huylu olma oranı çok düşüktür. Rahim içindeveya rahim ağzında bulunabilirler. Her iki durumda da ara kanama, aşırı kanama, lekelenme tarzında kanama veya cinsel temas sonrası kanamalara neden olabilirler. Rahim ağzı polipleri normal jinekolojik muayenede gözle direkt olarak görülebilirler. Rahim içindeki poliplerin tanısı daha güç olup dikkatli bir vaginal ultrasonografi yapılmazsa gözden kaçabilirler. Rahim iç zarında kalınlaşma olması önemli bir ipucudur. Emin olmak için muayenehane ortamında rahim içine sıvı verilerek yapılan SHG tetkikinin yapılması en pratik yoldur. Aternatif yöntem olarak Histeroskopik inceleme kullanılabilir.

Tedavide polipin dibinden tutularak kopartılması veya kesilmesi işlemi yapılır. Rahim ağzındaki poliplerin çıkartılması daha basit bir girişim iken rahim içindeki poliplerin histeroskopik olarak çıkartılması daha uygundur.

Pap Smear

PAP SMEAR NEDİR ?

Rahim ağzı hastalıklarına karşı bir önlem olarak yapılması gereken bir testtir. Cinsel yönden aktif her kadının yılda bir kez yaptrması önerilir. Jinekolojik muayene pozisyonunda rahim ağzından alınan akıntı bir cam üzerine sürülerek patoloji uzmanına inceleme için gönderilir. Ağrısız bir işlemdir. Rahim ağzı kanserlerinin erken dönemde tanısında son derece faydalıdır.
Erken dönemde yakalanan kanserlerde tedavi şansı % 100 olup yaşamı tehdit eden bir artık kalması söz konusu değildir. Rahim ağzı kanserleri belirti veriip kanama düzensizliklerine yol açacak kadar ilerledikten sonra tedavi başarısı son derece düşüktür. Bu nedenle test erken teşhiste hayat kurtarıcıdır.