Doğum Aşaması

Üçüz ve Daha Yüksek Sayıdaki Gebelikler

Üçüz Gebelikte Neler Olacak ?
Günümüzde çoğul gebeliklerin önemli bir kısmında sebep, yardımla üreme tekniklerinde (aşılama ve özellikle de tüp bebek rahim içine verilen embriyo sayısının yüksek olmasıdır. Yine yumurtlamayı sağlayıcı ilaçların da yumurtlama destek tedavisinde çoğul gebelik oluşumuna katkısı oldukça fazladır. Yumurtlamayı sağlayıcı tedavilerin en basiti olarak kabul edilen ağızdan tedavide bile ikiz gebelik oluşma olasılığı yaklaşık %5’tir

Laboratuar şartlarında oluşturulan ( ve rahim içine nakledilen embriyo sayısı arttıkça gebelik oluşma şansı yükselmekte, ancak oluşan gebeliğin ikiz veya daha fazla sayıda olma olasılığı da artmaktadır. Doktor çoğul gebelik oluşma şansını azaltmak için nakledilen embriyo sayısını azalttığında ise gebelik şansı azalacaktır. Bu sebeple tüp bebek tedavisini uygulayan hekim dikkatli bir karar vermek zorundadır. Oluşan gebelikte bebek sayısı üç veya daha fazla olduğunda bu gebeliğin sağlıklı bebeklerin doğumuyla sonuçlanma olasılığı oldukça azalacağından bebeklerin sayısını azaltma (redüksiyon) gündeme gelir.

 Redüksiyon bebeklerden bir veya daha fazlasının gebeliğin erken haftalarında, diğer bebeklerin sağlıklı doğabilmesi için feda edilmesidir.
Feda edilecek bebek ya da bebekler neye göre seçilmektedir ?Bebeklerden birinde bir anormallik veya yaşamla bağdaşmayan bir doğumsal kusur saptandığında bu bebeğin feda edilmesine karar vermek zor olmaz. Ancak diğer durumlarda işlemi yapacak doktor bebekler arasında sağlıklı olma olasılığı en yüksek olanları doğru bir şekilde belirlemek ve anne ve baba adayının onayını aldıktan sonra redüksiyon işlemini diğer bebeğe (ya da bebeklere) uygulamak durumundadır. Redüksiyon işlemi (fetosid de denir) ülkemizde yasal bir uygulamadır.

 

İkiz Gebelik

Çoğul gebelik rahim içinde birden fazla fetüsun oluşması olarak tanımlanabilir. Çoğul gebeliklerin çok büyük çoğunluğu ise ikiz gebeliklerdir. İkiz gebeliklerin genel olarak, eğer kendiliğinden oluşurlarsa, 90 gebelikte bir ortaya çıktıkları söylenebilir. Ancak günümüzde aşılama tüp bebek gibi yardımla üreme teknikleri çok artmaya başladığından çoğul gebelikleri de görme olasılığı artmıştır. Kabaca tüp bebek uygulamalarının % 25-30’unda ikiz gebelik meydana geldiği söylenebilir.

İkiz gebelikler tek yumurtanın bir sperm tarafından döllendikten sonra bölünme aşamasında ikiye ayrıldığı tek yumurta ikizleri veya iki ayrı yumurtanın iki ayrı spermle döllenmesi ile oluşan çift yumurta ikizleri şeklinde olabilir. Tek yumurta ikizleri aynı genetik yüklü ve aynı cins olurken çift yumurta ikizleri ayrı veya aynı cinsiyette olabilir. Tüp bebekte görülen ikizlerin hemen tamamına yakını çift yumurta ikizleridir.

Tek yumurta ikizlerinden bahsedersek;
Kan grubu, cinsiyet, göz rengi gibi tüm kalıtsal özellikleri aynı olan bu kardeşler birbirlerine görünüş olarak çok benzerler.   Tek yumurta ikiz gebeliğinde döllenen yumurta hücresi döllenmeden sonraki ilk üç günde yeniden bölünerek iki ayrı embriyoya dönüşür ve bu embriyolar ayrı ayrı gelişimlerini sürdürmeye devam ederler. Bu durumda her bebeğin beslendiği plasentası ve içinde bulunduğu su kesesi ayrıdır.  Bazen plasentalar birbirleriyle yakın temas halinde olduklarından ultrasonografide birleşmiş izlenimi verebilirler.  Döllenme sonrası ayrılma dördüncü günle sekizinci gün arasında olduğunda plasentaları ortak, ancak su keseleri ayrı olan iki bebek gelişmeye başlar.

Döllenme sonrası ayrılma bazen sekizinci gün sonrasında da oluşabilir. Bu durumda ise hem plasentaları hem de içinde bulundukları su kesesi aynıdır. Yani bu iki bebek tamamen aynı ortamı paylaşmaktadırlar. Bu tip ikizliklerde problem yaşanma olasılığı diğer türlere göre daha fazladır.    Hekimler daha gebeliğin başında ikiz gebeliğin türünü ayırt edip gebelik boyunca gözlemlerini buna göre sürdürürler.   Bazen (çok nadiren) bölünme embriyonik disk adı verilen yapı meydana geldikten sonra olur. Bu durumda ise embriyo aslında oluşmuş olduğundan bölünme tam olarak gerçekleşemez ve yapışık ikizlik (siyam ikizleri dediğimiz) durum ortaya çıkar.

İkiz Gebeliklerde Oluşan Riskler Nelerdir ?
•    Daha gebeliğin başından itibaren bulantı, kusma şikayetleri normalden daha fazla görülür. Yine düşük ihtimalinin de biraz daha fazla olduğu söylenebilir.
•    Erken doğum ve buna bağlı prematüre bebek riski en sık karşılaşılan problemlerin başında gelir. Normal tekil bir gebelikte gebeliğin sonlanması 39-40 hafta sürerken , ikiz gebeliklerde normal doğum süresi ortalama 37 hafta kadardır.
•    Doğum tartıları tek bebeklere göre genellikle daha düşük olur. İkizlerden birinin daha fazla diğerinin daha az beslenme riski ve dolayısıyla aralarında belirgin kilo farkı olması da mümkündür.
•    Anemi (kansızlık), hipertansiyon (preeklampsi) gibi riskler de ikiz gebeliklerde daha fazla görülmektedir.

İkizlerin solunum, dolaşım ve sindirim sistemleri tek fetus olan gebeliğe göre çok daha büyük bir gereksinimi karşılamak zorundadır. Bu nedenle ikiz gebeliklerin daha yakından izlenmesi gerekir. Normal gebeliklerde ayda bir kez izlemek gerekirken ikiz gebelikleri en az 3 haftada bir incelemek gerekir.

İlerleyen haftalarda gebenin yürüyüşü ve dengesi tekil gebeliklere oranla daha fazla etkilenir. Nefes darlığı gözlenir. Basur ve varis gibi sorunlar daha sık olarak görülür. Aşırı yük, omurgada zorlanmaya ve ağrılara da neden olabilir. Yine son haftalarda hastaneye yatma oranı da tekil gebeliklere oranla daha sıktır.

İkizlerin Doğumu
İkizlerin çoğu belirlenen zamandan bir süre önce doğar.   İkiz normal doğumu doğumu genellikle rahat ilerler. Yine de sezaryen ikiz doğumunda daha yaygındır. Bebeklerin biri ya da ikisi yanlış bir pozisyonda olabilir çünkü bu kendilerine yer bulmanın tek yoludur.   Bebeklerin biri ya da ikisi ters durabilir, yani önce ayakları gelir.  Genellikle, bir bebek rahime çapraz uzanır, bu durumda sezaryen gereklidir. Ayrıca bebekler tek bir bebekten daha güçsüz ve küçük olabilirler, bu yüzden onları en az yoran yol olarak sezaryen sıklıkla seçilir.   İkiz hamileliği boyunca, jinekologunuzu daha sık göreceksiniz ve hamileliğin, doğum öncesinin ve doğumun her yönü dikkatlice incelenecektir.

•    Korkulan konulardan birisi de ikiz gebeliklerde doğum sonrası kanamaların daha fazla olmasıdır. Ancak gerekli önlemler alındığında bu risk tehlike arzetmemektedir.

İkizler doğum sonrası bakım için daha çok zamana ihtiyaç duyarlar. İkizleriniz sağlıklı olsa da hastanede daha uzun kalmanız gerekebilir. Bu, onları daha rahat beslemenizi ve günlük bakımlarıyla uğraşmak için güven kazanmanızı sağlar.

 

Detaylı Ultrason(USG) İncelemesi

Sağlıklı bir gebelik izleminin en önemli aşamalarından birisi de gelişmekte olan bebeğin tüm organ ve oluşumlarının detaylı bir şekilde incelendiği ikinci düzey ultrason incelemesidir. Bu incelemeye, ikinci trimester ultrasonografi taraması, ayrıntılı fetal inceleme, detaylı fetal anatomik inceleme gibi değişik isimler verilmektedir.. Detaylı ultrasonografi 18-24. haftalar arasında yapılabilir. Bu dönemde bebek ve organları yeterince büyümüştür ve daha iyi görüntü elde etmek için bebeğin çevresindeki su miktarı boldur. Bu dönemde yapılmasının bir başka nedeni de olası bir anomali saptanması durumunda gebeliğin sonlandırılması açısından çok geç kalınmış olmamasıdır.İyi cihazlar ve en tecrübeli uzmanların varlığında bile doğumsal kusurların ancak %70-80’i fark edilebilir.

Detaylı ultrasonografi nasıl yapılır ?
Detaylı ultrasonografide; rahim yapısı, plasenta(bebek eşi) ve bebek sistematik bir şekilde gözden geçirilir. Anne adayı sırtüstü yatar pozisyonda karından bakılarak inceleme yapılır. İşlem yaklaşık 15-20 dakika kadar sürer. Bebeğin genel değerlendirilmesi ve rutin ölçümlerin ardından sırasıyla kafa, boyun, göğüs kafesi, kalp, karın, genital bölge ve kol ve bacaklar ve omurga detaylı olarak incelenir.

Detaylı ultrasonografide nelere bakılır ?
1)Kafanın şekli, yapısı, çapı ve çevresi ölçülür.

2)Kafa içi oluşumlar olan beyin boşlukları, koroid pleksus (choroid pleksus), orta beyin, arka çukurluk (posterior fossa), yan ventriküller incelenir ve bunların ölçümleri yapılır. Bebeğin beyinciği (cerebellum) beynin arka kısmında bir gözlük şeklinde görülür. Bu yapının uzunluğu genelde gebelik haftasının verir. Ventriküllerde genişleme ya da koroid pleksuslarda kist saptanması önemli olabilir.
3)Yüzde bebeğin genel profili, burun kemiği, göz küreleri ve bunların arasındaki mesafeler incelenir. Bebeğin gözündeki lens ultrasonografide izlenir.
4)Boyunda herhangi bir kist ya da kitle olup olmadığı incelenir. Ense kalınlığı bu dönemde de genitik hastalıklar açısından ipucu verebilir.
5)Tüm omurga yukarıdan aşağı ve enine kesitlerde incelenerek bir açıklık olup olmadığı araştırılır. Tüm omurga enseden kuyruk sokumuna kadar incelenir.
6)Kalbin genel yapısı incelenir, atım hızı ve ritminde bir anormallik olup olmadığına bakılır. Karıncık ve kulakçıklar (ventrikül ve atriumlar) incelenir, içlerinde kitle ya da anormal bir görünüm olup olmadığı araştırılır. Karıncıklar ya da kulakçıklar arasında delik olup olmadığına bakılır. Kalpten çıkan ana atardamar olan aort ile kirli kanı akciğerlere taşıyan ana damarların yapısı incelenir
7)Göğüs kafesinin yapısı ve şekli incelenir, akciğerler ve diyaframın normal görünüp görünmediği kontrol edilir.
8)Mide, karaciğer, böbrekler, mesane, karın duvarı, göbek kordonunun bebeğe girdiği bölge ve damarların bebeğe girdikten sonraki seyri incelenir ve karın çevresi ölçülür. Ayrıca barsakların ultrasondaki görüntüsü de genetik hastalıklar açısından fikir verebilir.
9)Göbek kordonunun yapısı ve içersinde iki atardamar ve bir toplardamar bulunup bulunmadığı incelenir.
10)Kollar ve bacaklar incelenir. Kol ve bacaklardaki tüm kemikler ölçülür. Bunlar kolda omuz ile dirsek arasındaki humerus, dirsek ile el bileği arasındaki radius ve ulna kemikleri ile kalça ve diz arasındaki femur ile diz ve ayak bileği arasındaki tibia ve fibula kemikleridir. El ve ayakların yapısı incelenerek sayı ve şekil bozukluğu olup olmadığı araştırılır. Örneğin elde küçük parmağın ortasındaki kemiğin bulunmaması Down sendromu lehine yorumlanır.

Detaylı ultrasonografide temel olarak pekçok major anomali saptanabilir ancak tüm anomalilerin %100 kesinlikle saptanması mümkün değildir.

Bebeğin gelişiminin ultrason ile değerlendirilmesi bazı faktörlere bağlıdır. Bunlar arasında en önemlileri annenin vücut ağırlığı ve yağ miktarı ile bebeğin rahim içindeki duruş şeklidir. Ayrıca amniyon sıvısının miktarı da ultrason incelemesinin kalitesini etkiler. Bazı durumlarda bebeğin duruşu belirli bölgelerin incelenmesine olanak tanımayabilir. Bu durum hamilelerin yaklaşık %10-15’inde ortaya çıkmaktadır. Genel olarak anomalilerin yarısından fazlası ultrasonografi ile tespit edilebilmektedir. Buna göre detaylı ultrasonografi bulgularının normal olması bebeğin kesinlikle sağlıklı olduğunu garanti etmez.

 

Gebelikte Tarama Testleri

 Gebeliğinizin takibinde bazı kromozom hastalıkları için tarama testleri yapılabilir.Tarama testleri trizomi 21(Down) , trizomi 13 ve 18 için yapılır.Tarama tesleri tanı koyduran testler  değildir, zeka özürü ve  multiple organ anomalileriyle seyreden bu üç kromozom anmalisi için yüzdesel olarak ne kadar risk taşıdığınızı  gösteren testlerdir. Tarama testlerinin sonucunda bebeğinizde kromozom anomalisi vardır yada yoktur gibi sonuç beklemek yanlıştır .Testlerin sonucunda belirlenen eşik değerinden daha yüksek risk taşıdığınız tesbit edilirse tanı koyduran testler yapılır ki bunlar amniosentez ve cvs dir.Tarama testlerinden en erken yapılan ve en güvenilir olanı birinci trimestr tarama testi yada ikili taram testi denilen testtir ve 11-14. gebelik haftası arasında yapılır.Bu testte kullanılan parametreler ;anne yaşı , ultasonografik belirteçler ve anneden alınan kandaki biyokimyasal belirtçlerdir. Ense saydamlığının kalınlıgı burun kemiği varlığı testte kullanılan ultasonografik belirteçledir.Biyokimyasal belirteçler ise PAP-A ,E3,FreeBHCG dir.Tarama testinizin sonucu bu belirteçlerin bioistatistiksel olarak belirlenen ortalama değerlerine göre sizin riskinizin hesaplamasına dayanır.Down için 1/200 den trizomi 13 ve 18 için ise 1/350 den daha büyük tanımlanan riskler yüksek riskli guruba girer.Eğer bu gurubun içinde yer alıyorsanız doktorunuz siz amniosentez yada cvs tavsiye edecektir.Test sonucunda düşük riskli gurupta yeralıyorsanız 16-18. gebelik haftaları arasında doktorunuzun tercihine göre beyin omurilik aksındaki bazı anormalliklerin taranması için AFP(mom) testi yada dörtlü tarama testi yapılabilir.

Koryon Villus Biyopsisi ya da CVS Nedir?
Gebeliğin daha sonraki döneminde plasentayı oluşturacak olan koryondan genetik tanı amacı ile biyopsi alınması işlemidir. Yapılma amaçları genellikle amniyosentezle aynıdır. Ama daha erken gebelik haftasında yapılması nedeni ile tercih edilebilen bir yöntemdir. 9-11 gebelik haftalarında uygulanır. Bu haftalarda alınan genetik materyalde bir anomali saptanması durumunda gebelik en geç 14 haftalıkken boşaltılmakta ve ailede daha az psikolojik travmaya neden olmaktadır. Ancak işlem sonrası düşük riski amniyosenteze göre daha fazladır. Yaklaşık %2 olarak hesaplanmıştır.

Kordosentez Nedir?
Anne karnından ultrason eşliğinde bir iğne aracılığı ile girilerek bebek kordonundan kan alınması işlemidir. İşlem steril şartlarda uygulanır. Genellikle 20. gebelik haftasından önce kolay yapılamaz. Genetik araştırma amacı ile olduğu gibi, bebeğe ait enfeksiyon hastalıklarını araştırmak, kan uyuşmazlığı (20)nın şiddetini saptamak için de yapılır. Bu işlem, tedavi amaçlı da kullanılabilir. Örneğin; kan uyuşmazlığı bebekte anemiye yol açmışsa, anne karnındaki bebeğe kordosentez yöntemi ile kan nakli yapılabilmektedir.

Amniyosentez  Nedir ?
Amniyosentez, bebeğinizin içinde bulunduğu sıvıdan iğne yardımı ile bir miktar örnek alınarak incelenmesi anlamına gelir. Bu sıvı içerisinde bebeğinizin gelişimi hakkında önemli açıklamalar getirecek kanıtlar vardır. Amniyosentez uygulaması, geçmiş yıllarda fazla miktarda bulunan amniyo sıvısını azaltmak, bebeğin iyilik durumunu araştırmak, sonraki yıllarda ise kan uyuşmazlığı ile ilgili bebeğin durumunu kontrol etmek amacıyla uygulanırken; günümüzde, genetik anomalilerin tespitinde kullanılan en geçerli testlerden biridir. İşlem aslında basit bir uygulamadır ancak yine de mutlaka bu konuda tecrübeli bir hekim tarafından yapılmalıdır. Erken gebelik haftalarında düşük riski daha fazla olacağından tercih edilmez.İdeal olarak plasenta yerşinin tamamlandığı 17. gebelik haftasında yapılması tercih edilir.
Anne ultrason masasına sırt üstü yatırılır ve karnın steril olması sağlanır. İşlem genellikle bir hekim ve bir yardımcı tarafından yapılır. Ultrason yardımı ile bebeğin anne karnındaki pozisyonu dikkatlice takip edilirken iğne aynı zamanda göbeğin uygun bir yerine yerleştirilir. İğne önce karın katmanlarını sonra rahim kasını geçerek amniyo kesesine doğru itilir ve iğnenin ucunda bulunan bir enjektör yardımı ile bebeğin amniyo sıvısından bir miktar alınır. Alınan sıvı laboratuar ortamında ayrıştırıldıktan sonra bebekten bu sıvıya karışan hücreler besi yerlerinde üretilir ve incelenerek genetik olarak bir anormalliği olup olmadığına bakılır.
İşleme bağlı düşük, enfeksiyon, su kesesinin açılması, plesenta veya kordonun zedelenmesi, erken doğum riski, alınan sıvıdan istenildiği gibi hücre üretilememesi, sıvı almak için kullanılan iğnenin bebeğe zarar vermesi gibi riskler teorik olarak söz konusudur. Ancak bu risklerin olasılığı uzman kişilerin elinde % 1 ‘den fazla değildir. Amniosentez gerekli olduğu durumlarda faydalı sonuçları ile henüz yerine başka bir testin olmadığı vazgeçilmez bir inceleme yöntemidir. Test için hiçbir ön hazırlık gerekmez. Karından iğne yardımı ile rahime ulaşmak acı veren bir durum değildir. İşlem lokal anesteziye bile gerek duyulmadan yapılır. Hasta uygulama sonrasında yarım saat kadar dinlendirilir.

Amniyosentez sonuçları güvenilir midir ?
İyi bir laboratuar tarafından değerlendirildiğinde sonuçlara % 99.9 güvenilebilir. Normal çıkan bir kromozom analizinin hatalı olma payı çok düşüktür. Anormal bir durum oluştuğunda ise nadiren KS (kordosentez) gibi bir yöntemle bu sefer bebekten kan örneği alınarak anormal durumun doğrulanması gerekebilir. Tanıda problem yaratanlar kromozomlarda inversiyon, translokasyon, ya da mozaik gibi anormal durumlardır. Bunlar saptandığında doğacak bebeğin bundan nasıl etkileneceğinin önceden belirlenmesi mümkün olmayabilir. Anne ve baba adaylarından birinde aynı tip bozukluk varsa ve normalse, bebekleri de büyük olasılıkla normal olacaktır.

 

Gebe Kalmadan Önce Ne Yapmalı?

Hamilelik öncesi muayenedeki amaç nedir?
Gebelikte yapılan takip kadar gebelik öncesi muayene ve danışma da önemlidir. Buradaki amaçlardan bir tanesi bilinen veya bilinmeyen bir hastalığın gebeliği ne oranda etkileyeceğinin ya da bu hastalığın gebelikten ne oranda etkileneceğinin ortaya konulmasıdır. İdeal olan gebeliği planladığınız zamandan 3 ay öncesinde hekim kontrolüne girmek ve mümkünse bilinçli ve planlayarak gebe kalmaktır. Çünkü gebe kaldığınızı bilmediğiniz ilk haftalar, bebeğinizin gelişiminin en kolay etkileneceği dönemdir.Bebeğin organ taslaklarının oluştuğu erken dönemde fetusa  zararlı  olabilecek fiziksel  etmenler konusunda doktorunuzdan bilgi  almalısınız.Çalışma koşullarınız  gereği  maruz  kaldığınız olası zararlı çevresel  etmenleri  doktorunuzla paylaşmalı  önlem  alınması  gereken bir  durum varsa gebe kalmadan önce  bu  konuda  bilinçlenmelisiniz .Gerek sizin gerekse eşinizin ailesinde genetik geçişli olduğu bilinen bir  hastalık  varsa  gebelik öncesi  genetik danışmanlık  almanız  gerekebilir,bu konuda doktorunuz sizi  yönlendirecektir

• Muayenede jinekolojik öykünün önemi nedir?
Gebe kalmayı arzulayan ve bu amaçla da korunmayı bırakan kadınların geçmişte geçirmiş oldukları özellikle ciddi düzeydeki kadın hastalıkları gebe kalıp kalamayacakları açısından önem taşımaktadır. Örneğin daha önce rahim, yumurtalık ya da tüplerle ilişkili bir operasyon geçirmiş kişilerin bu bilgileri doktorlarına mutlaka iletmeleri gerekmektedir.

• Bilinen herhangi bir hastalığı olmayan kişilerde yapılması gereken testler ve tetkikler nelerdir?
Gebelik öncesi değerlendirmede anne ve baba adayının kendilerinde veya yakınlarında kalıtsal özellik gösterebilecek bir hastalığın var olup olmadığı araştırılır. Anne adayının genel bir muayenesi yapılarak herhangi bir hastalığı olup olmadığı araştırılır. Herhangi bir sorun saptandığında ise (örneğin kalp muayenesinde kalp seslerinde anormallik gibi) ilgili uzman doktorla görüşülerek bu problemin önemi ve gebeliği ne oranda etkileyebileceği araştırılır. Jinekolojik muayene ve ultrasonografi ile rahim ve yumurtalıklar değerlendirilir. Bazı temel laboratuvar testleri ile karaciğer, böbrek fonksiyonları ve kronik hastalık varlığı (Şeker, hepatit gibi) araştırılır. Herhangi bir sebepten dolayı sürekli kullanılan ilaçlar varsa gebelik döneminde kullanılmalarının uygun olup olmadığı değerlendirilir.Servikal smear alınır.

• Daha önce yaşanmış hamilelik ve bunların sonuçlarının incelenmesi nasıl bir önem taşır?
Daha önceden yaşanan gebelikler ile bunların sonuçları ile ilgili bilgiler, planlanan veya gerçekleşmiş gebeliğin nasıl seyredeceği hakkında önemli ipuçları verebilir. Daha önce gebelik boyunca ortaya çıkan problemlerin neler olduğu detaylı olarak sorgulanır Çünkü örneğin erken doğum ya da tansiyon yükselmesi gibi bazı problemlerin sonraki gebelikte de tekrarlama riski olduğundan bunlar mutlaka bilinmelidir. Ayrıca bebeklerin doğum haftaları, kiloları, doğum şekli, kaç saat sürdüğü, doğumda zorluk yaşanıp yaşanmadığı, detaylı olarak değerlendirilir. Özellikle daha önceden tekrarlayan düşükler, sakat bebek, zeka özürlü bebek dünyaya getirme ya da ölü doğum gibi olaylar varsa doktorunuz yeniden hamile kalamadan önce sizi mutlaka detaylı olarak değerlendirecektir.

• Baba adayının alışkanlıkları eşini ve doğacak çocuğu nasıl etkiler?
Öncelikle bilinmelidir ki gebe kalabilmek için erkeğin de spermlerinin sayı ve hareketinin yeterli düzeyde olması gerekir. Baba adayı eğer ağır bir sigara veya alkol tüketicisi ise bu mutlaka spermlerinin kalitesini ve hatta spermlerin genetik yapısını dahi etkileyebilecektir. Dolayısıyla ideal olan bu tür alışkanlıkların sadece kadın tarafından değil erkek tarafından da bırakılmasıdır.

• Çocuk sahibi olmak isteyen kişiler nasıl beslenmelidir?
Bebek sahibi olmaya karar verdiğiniz anda beslenme alışkanlıklarınızın tümünü gözden geçirmelisiniz. Folik asit alımına başlayınız. Daha gebeliğin yeni anlaşıldığı hatta gebe kalma olasılığının olduğuya da gebe kalınmak istendiği günlerden itibaren anne adaylarının yapmaları gereken şey; folik asit adındaki vitamini almaya başlamalarıdır. Folik asit desteğinin önerilme nedeni ise beyin ve omurilikde oluşabilecek problemlerin önlenmesidir. En iyi doğal folik asit kaynakları yeşil yapraklı sebzeler, taze sıkılmış meyve suları, pancar, brokoli, bamya ve kuru baklagillerdir. Ancak hiç olmazsa gebe kalındığı anlaşıldıktan sonra bu besinlere ek olarak mutlaka ilaç tarzında folik asit de alınmalıdır. Ayrıca yapay tatlandırıcılar, kafein gibi pek çok maddenin kullanımı da minimal düzeye indirilmelidir. Eğer kilo fazlanız varsa bunlardan kurtulmak için en iyi dönem gebelik öncesidir.Gebe kalmayı planladığınızda fast fooddan uzaklaşmalı, protein ağırlıklı  beslenmeye geçmelisiniz.

• Hamile kalmaya çalışan anne adaylarının hayatındaki stres bu süreci olumsuz etkiler mi?
Elbette etkileyebilir. Özellikle kadınların hormonal düzenleri çok hassas bir denge üzerine kurulu olduğundan, psiklojik her türlü sorun doğrudan kadının bu hassas dengesini etkileyerek yumurtlama fonksiyonunu bozabilir. Dolayısıyla da gebe kalma ihtimalini azaltır.

• Kadınlar, hamile kalmaya karar vermeden önce alkol ve sigarayı bırakmalı mıdır? NE kadar önce bırakmalıdır? Alkol ve sigara sperm kalitesini bozar mı?
İlk yapılacak işlerden biri olarak sigarayı bırakınız. Çünkü sigara içen kadınlarda gebe kalmada güçlük, gebe kalındığında da düşük olasılığında artış, erken doğumlar, düşük kilolu bebekler dünyaya getirme ve hatta anne karnında bebek ölümlerinin fazlalaştığı bilinmektedir. Tüm bu istenmeyen olaylar fazlaca sigara ve alkol tüketiminde söz konusu olmasına rağmen elbette ideali hiç zararlı madde almamaktır. Belli bir süre olmamasına karşın en az birkaç ay önce sigara ve alkolün bırakılmış olması önerilmektedir. Alkolün ve sigaranın sperm kalitesine kötü etkileri olduğu uzun süredir bilinmektedir.

• Hamile kalabilmek için ne sıklıkta seks yapmak gerekir?
Cinsel ilişki sıklığı açısından normal ya da anormal diye bir sınıflama yapmak doğru değildir. Ancak spermlerin kadın vücudundaki yaşam süreleri ve yumurtayı yakalayabilmeleri göz önüne alındığında optimum sayı haftada 3 ya da gün aşırı ilişkidir. Erkekte 8-10 gün boşalmama durumunda sperm hareketinde  belirgin  düşüş olmakta, menideki hareketsiz sperm sayısı  artmakta ,sık ilişkide ise sperm sayısında düşüş gözlenmektedir.Bu nedenle özellilkle yumurtlama günlerinde yani  iki  adetin ortasına  rastlayan günlerde günaşırı ilişki sağlılklıdır.

• Uygun pozisyonlar nelerdir?
Her türlü pozisyon gebelik açısından mümkündür ancak spermlerin dışarı akmaması amacıyla genellikle erkeğin üstte olduğu pozisyonlar tercih edilmelidir.

• Seks sırasında ve sonrasında neler yapmak gerekir? (Pelvik kaslarının altına yastık koyma)
Boşalma sonrasında bir miktar spermin dışarı kaçması aslında normaldir. Yine de bunu minimal oranda tutmak için kalçaların yükseltilmesi, en az 5 dakika yatılması, vaginal duş yapılmaması sayılabilir. Ayrıca değişik kayganlaştırıcı sıvıların ya da jellerin de spermler üzerine olan etkileri tam bilinmediğinden bunların da kullanılmaması gerekir.

 

Gebelik Takibi

Gebe kaldıktan sonra mutlaka düzenli olarak doktor kontrollerine gitmelisiniz. Bu kontroller sizin ve bebeğinizin gebelik sürecince aldığınız risklerin erken tesbitinde ve doktorunuz tarafından bu risklerin yönetiminde en önemli faktördür.

Doktor kontrolüne ne sıklıkla gidilmeli ?

İlk kontrol adet gecikmeniz yaklaşık 1 haftaya ulaştığında yapılması uygundur , bu dönemde vaginal ultasonografide gebelik kesesini kesenin içinde fetal pol olarak bilinen embryonun gelişeceği hücre kümesinin görülmesi gerekir.Aksi durumda gebelik testiniz pozitif ve kese görülmüyorsa ya geç döllenme olmuştur ve kesenin görülmesi birkaç gün sonrasında gerçekleşecektir yada kimyasal bir gebelik veya dış gebelik söz konusu olabilir bu seçeneklerin araştırılması gerekir.Kese görüldükten bir hafta sonra embryoda kalp aktivitesi görülmelidir.Gebeliklerin yaklaşık %15 ‘i ilk 9 hafta içinde büyük organ hataları ve kromozom anomalilerine bağlı olarak kaybedilir bu nedenle sonraki kontrolün 9. hafta civarında yapılması uygundur.Bundan sonraki kontrolleriniz birinci ve 2. trimestr tarama testlerine ( ikili ve dörtlü test ) denk düşecektir.

20-22 hafta arasında 2. düzey ultrasonografi için uygun haftalardır.Bu incelemede özellikle fetal kalp değerlendirilecek , anomali taraması yapılacak ,anne rahmini besleyen damarlardaki kan akımları ölçülecektir.Bu inceleme gebeliğin ilerleyen dönemlerinde gebeliğe bağlı yüksek tansiyonun , bebekte oluşabilecek gelişme gerliğinin ön bilgisini verebilir.

Tarama testleri ve 2. düzey ultrasonografi tamamlandıktan sonra gebelikle birlikte özel bir dahili probleminiz yoksa ( hipertansiyon, diabet vb) ve çoğul gebelik değilseniz 30. haftaya kadar ayada bir kez , 30-36 hafta arasında 2 haftada bir 36-40 hafta arasınada ise haftada bir kez kontrol gerekir.

Yumurtalık Kistleri

Buluğ çağı ile menopoz arasındaki yaşlarda yumurtalıklarda her ay bir yumurta gelişimi olur. Bu yumurtaların overlerde sırayla olması şart değildir. Yumurta follikül adı verilen bir sıvının içinde olgunlaşır. Bu sıvı dolu yapıyı ultrason ile görmek ve izlemek mümkündür. Bu sıvı dolu yapı ovulasyon (yumurtlama) ile adetin 13. günü civarında çatlar ve yumurta tüp adı verilen kanallara atılır. Geride kalan boş follikül Korpus Luteum (sarı cisim) adını alır. Bazen içi boşalmış bir durumda, bazende içindeki sıvı ile dolu kistik yapı halinde görülür.

Over kistleri iki ana gruba ayrılır:

  1. Fonksiyonel kistler: Geçici olan basit kistlerdir.
  2. Neoplastik kistler: Kalıcı olma eğilimindeki yeni gelişen kistik oluşumlardır.

Fonksiyonel kistler:

  1. Follikül kisti: Follikül geliştikten sonra yumurta atılamazsa follikül büyümeye devam eder. Yumurta atılmadan önce 3 cm’ye kadar büyüyebilir. Bu nedenle, 3 cm’ye kadar olan kistik yapılar normal follikül, daha büyükleri ise follikül kisti olarak adlandırılırlar. 1-2 ay bekleme veya doğum kontrol hapları verilmesi uygundur. Daha sonraki aylarda tekrarlama olasılığı mevcuttur.
  2. Korpus luteum kisti: Yumurta atılır, follikül Korpus Luteum haline geldikten sonra içi sıvı dolu olarak büyümeye devam eder. 1-2 ay beklemek uygun yaklaşımdır.
  3. Polikistik over: Fonksiyonel kistler gurubu içinde olmasına rağmen son derece farklı bir klinik tablodur. Yumurtalık içinde belli bir büyüklüğe gelmiş folliküllerin sayısında artış olmakla birlikte bu folliküllerin hiçbirisi ilerleyerek olgun follikül haline gelemez. Bu nedenle yumurtlama nadiren gerçekleşir. Hormonal durum bozulmuştur. Adetler gecikmeli gerçkeleşir. Genellikle kilo artışı ve tüylenmede artış vardır. Yumurtlama hiç gerçekleşmediği için veya düzensiz olduğu için gebe kalmak oldukça güçtür. Tanıda FSH ve LH hormon dengesinin bozulması, ultrasonda 6-8 mm civarında çok sayıda follikülün görülmesi beklenir. İnsülin direnci açısından değerlendirilmesi için İnsülin ve kan şekeri tetkiklerinin istenmesi uygundur.

Tedavi kişinin yaşına, şikayetlerinin ağırlığına, gebelik beklentisine göre planlanır. Örneğin; genç kızlarda ve gebelik düşünmeyen kişilerde doğum kontrol hapları tercih edilirken gebelik isteyenlerde yumurtlamayı uyaran ilaçların aşamalı olarak kullanılması uygundur. Yumurtalık uyarıcı ilaçlar kullanılırken, özellikle polikistik overlerin uyarılmaya karşı aşırı duyarlı olduğu, folliküllerin hepsinin birden aşırı gelişebileceği ve kistleşme olasılığının arttığı, hiperstimülasyon denilen ağır klinik tablonun (OHSS-Ovaryan hiperstimülasyon sendromu) gelişebileceği unutulmamalıdır.

Fonksiyonel kistlerde cerrahi müdahale ancak kistin aşırı büyümesi (örneğin: 6 cm’den daha büyük olması) veya kendi etrafında dönerek gangrene olması (şiddetli ve devamlı sancı) halinde gereklidir. Tedavide Laparoskopi veya Laparotomi ile kist çıkartılır. Bu tür ameliyatlarda özellikle gençlerde ve doğum sayısını tamamlamışlarda yumurtalıkların korunmasına azami özenin gösterilmesi gereklidir.

Neoplastik kistler: Tamamen yeni oluşumlar şeklinde başlarlar. Kendiliklerinden geçme çansı yoktur. Çoğunluğu iyi huylu olmasına rağmen nadiren de olsa kötü huylu olabilirler. Bu nedenle yakından izlenmeleri gereklidir. İyi-kötü huylu ayırımı yaparken ultrasonografik değerlendirme ve bazı tümör belirteçlerinden (AFP-HCG-Ca 125-Ca 15.5-Ca 19.9) yararlanılır. İyi huy kriteleri şunlardır: Tek taraflı olması-6 cm’den küçük olması-tamamen kistik olması-patolojik olmayan renkli Doppler ultrasonografi bulgusu

Genellikle 5-6 cm ve üzerinde olanlara cerrahi müdahale (Laparoskopi veya Laparotomi) yapılır.

 

Yumurtalık Kanseri

Yumurtalık kanserlerinin büyük bölümü menopoz sonrası yaşlarda görülür. Az bir kısmı buluğ çağı veya öncesinde ortaya çıkar. Geç belirti verdiği için hastalık çoğu kez ilerlemiş durumda iken tanı konur. Hastaların % 75’i hastalığın 3. ve 4. dönemindedir ve yaşam süresi kısıtlıdır. Hastalığın belirtileri net değildir. Çoğu kez karında dolgunluk ve şişkinlik hissi vardır. Hastaların çoğunluğu menopozda olduğundan adet düzensizliğinden bahsetmek söz konusu değildir. Erken tanı için tek çözüm menopoz sonrasında yılda bir yapılacak jinekolojik muayenelerdir.Bu muayenelerde sadece vaginal ultrason yapılması bile yeterli olabilir. Yumurtalıkların menopozda küçülmesi beklenirken normal veya normalden iri saptanması, kist görülmesi ileri tetkiki gerektirir. Knaserden şüpheleinilen durumlarda renkli Doppler ultrasonografi tekniği tanıda faydalıdır. I. ve II. dönemde yakalanan yumurtalık kanserlerinde ameliyat cevabı çok iyidir ve yaşam süresi oldukça uzundur.

Yumurtalık kanserlerinde ameliyatla yumurtalıklar, kanserli doku, rahim ve rahim çevresindeki len bezleri çıkartılır. Ameliyat sonrası Kemoterapi adı verilen ilaç tedavisi uygulanır.

 

Vajende Kaşıntı-Akıntı

Vajenden normalde olan akıntı belli bir miktarı aşmaz, berak ve kokusuzdur. Buna fizyolojik akıntı adı verilir. Vajen ortamında buraya özgü mikroorganizmalar ve mantarlar doğal olarak bulunurlar. Bunlar denge halinde yaşarlar ve belirti vermezler. Herhangi bir nedenle bu denge bozulduğu zaman kaşıntı, koku, yanma gibi belirtiler ortay çıkmaya başlar. Vajen kaşıntısı özellikle cinsel aktif yaşlarda sık görülür. En sık görülen nedenleri:

  1. Mantarlar
  2. Trikomonas paraziti
  3. Non-spesifik vajinit
  4. Allerjik nedenler

Candida isimli mantar en sık görülen tipdir. Gebelik sırasında, hormon kullanan kişilerde, antibiotik kullanımı sonrasında ortaya çıkarlar. Kısa sürede vajen içinde ve dışında şiddetli kaşıntı, kızarıklık, kesik süt görüntüsünde akıntıya neden olurlar. Tanıda akıntının mikroskopik muayenesinde Candida mantarının hif adı verilen yapılarının görülmesi mümkündür. Tedavide lokal fitil veya kremlerin kullanılması yeterlidir. İnatçı durumlarda hap şeklinde tedavi yapılması, eşlerde kaşıntılı cilt hastalıklarının tedavi edilmesi gereklidir.

Trikomonas isimli parazit cinsel ilişki ile veya hijyenik olmayan ortamlardan bulaşır. Hamamlar, banyolar, havuzdan geçiş olabilir. Kötü kokulu, köpüklü ve yeşil bir akıntı özelliği vardır. Mikroskopide hareketli veya ölü parazitler izlenebilir.

Non-spesifik vaginitlerde tek bir mikroptan ziyade genel mikroorganizma ortamında bir çoğalma vardır. Tanıda mikroskopta mikropların arttığı saptanır. Tedavide vajinal tabletler ve ağızdan alınan haplar etkilidir.

Enfeksiyonlar dışlandığı takdirde allerjik nedenler gündeme gelecektir. Kullanılan sentetik çamaşırlar, losyonlar, kremler vb. allerjik vulvit veya vajinite neden olabilirler. Tedavi nedenin ortamdan uzaklaştırılmasıdır.